İlmde herkes, Irak âlimlerinin çocuklarıdır. Irak âlimleri de, Kûfe âlimlerinin talebesidir. Kûfe âlimleri ise, Ebû Hanîfenin talebesidir).
İmâm-ı a’zam dörtbin kimseden ilm aldı.
İmâm-ı a’zamın büyüklüğünü anlatmak için, her asrda gelen âlimler, çeşidli kitâblar yazmışdır.
Hanefî mezhebinde, beşyüzbin din mes’elesi çözülmüş, hepsi cevâblandırılmışdır.
Hâfız-ı kebîr Ebû Bekr Ahmed Hârizmî (Müsned) kitâbında diyor ki, (Seyf-ül-eimme dedi ki, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden bir mes’ele çıkardığı zemân, bunu üstâdlarına söylerdi. Hepsi tasdîk etmedikçe, süâl sâhibine bu cevâbını bildirmezdi). Kûfe şehri câmi’inde ders verirken, bin talebesi her dersinde bulunurdu. Bunlardan kırk adedi müctehid idi. Bir mes’eleye cevâb bulunca, bunu talebelerine bildirirdi. Birlikde incelerler. Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîfe ve Eshâb-ı kirâmın sözlerine uygun olduğunda sözbirliği olursa, sevincinden (El-hamdülillah vallahü ekber) derdi. Dersde bulunanların hepsi de, böyle söylerdi. Bundan sonra, bunu yazınız buyururdu.
[(Redd-i vehhâbî) kitâbında, fârisî olarak diyor ki, (Müctehid) olmak için, arab lügatinde ve bunun evdâ’ını, sahîhini, mervîsini, mütevâtirini, red yollarını, mevdû’ lügatları, fasîh ve redî ve mezmûm şekllerini bilmekde ve müfred, şâz, nâdir, müsta’mel, mühmel, mu’reb, ma’rife, iştikak, hakîkat, mecâz, müşterek, ızdâd, mutlak, mukayyed, ibdâl, kalb denilen lügat bilgilerinde üstâd olmak lâzımdır. Sonra sarf, nahv, me’ânî, beyân, bedî’, belâgat ilmlerinde ve üsûl-i fıkh, üsûl-i hadîs ve üsûl-i tefsîrde mâhir olması ve cerh ve ta’dîl imâmlarının sözlerini ezberlemiş olması lâzımdır. (Fakîh) olmak için, bunlardan başka, her mes’elenin delîlini bilmek ve her delîlin ma’nâsını, murâdını ve te’vîlini tahkîk etmek lâzımdır.(Muhaddis) ya’nî, hadîs âlimi olmak için, hadîs-i şerîfleri, işitdiği gibi ezberlemek lâzım olup, ma’nâ, murâd ve te’vîllerini bilmek ve ahkâm-ı islâmiyyenin delîllerini anlamak şart değildir. Bir hadîs-i şerîf için, fıkh âlimi sahîh der ve hadîs âlimi da’îf derse, fakîhin sözü kıymetli olur. Bunun içindir ki, müctehidlerin birincisi ve fakîhlerin en üstünü olan İmâm-ı a’zamın sözü ve re’yi, hepsinden dahâ kıymetlidir. Çünki, birçok hadîsi, Eshâb-ı kirâmdan vâsıtasız işitmişdir. Bu yüce İmâmın sahîh dediği hadîse, bütün islâm âlimleri sahîh demişlerdir. Hadîs âlimi, fıkh âlimi derecesinde olamaz.