Sâlih insanların kabrleri ile teberrük etmek, lât putuna tapınmak gibidir. Bu müşrikler, Evliyânın düâyı işiteceğini ve cevâb vereceğini zan ediyorlar. Kabrlere nezr yaparak, sadaka vererek, ölülere yaklaşılır diyorlar. Bunların hepsi büyük şirkdir. Müşrik, kendine başka ism verse de, yine müşrikdir. Ölülere saygı ve sevgi göstererek düâ etmeğe, hayvan kesmeğe, adak ve benzeri işler yapmağa ne ism verirlerse versinler, hepsi, şirkdir. Zemânımız müşrikleri, bu yapdıklarına ta’zîm ve teberrük ismi vererek câizdir diyorlar. Bu şübheleri yanlışdır).
Ehl-i sünnet olan müslimânlara yapılan bu saldırılara ve iftirâlara, islâm âlimlerinin verdikleri cevâblardan ba’zılarını türkçeye terceme ederek, çeşidli kitâblarımızda yazdık. Burada, (Üsûl-ül-erbe’a fî terdîd-il vehhâbiyye) kitâbının birinci aslından, bir mikdâr terceme ediyoruz. Dikkat ile okunursa, vehhâbîlerin aldandıkları, doğru yoldan ayrıldıkları ve müslimânları felâkete sürüklemekde oldukları hemen anlaşılır.
Allahü teâlâdan başkasını ta’zîm etmenin câiz olduğunu, Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfler ve Selef-i sâlihînin sözleri ve işleri ve âlimlerin çoğu bildirmişlerdir. Hac sûresinin otuzikinci âyetinde meâlen, (Bir kimse, Allahü teâlânın Şe’âirini ta’zîm ederse, bu iş, kalblerin takvâsındandır) buyuruldu. Bunun için, Allahü teâlânın şe’âirini ta’zîm etmek vâcib oldu. Şe’âir, nişanlar, alâmetler demekdir. Abdülhak-ı Dehlevî “rahime Rabbüh” buyuruyor ki, (Şe’âir, Şa’îreler demekdir. Şa’îre, alâmet demekdir. Görülünce, Allahü teâlâ hâtırlanan her şey, Allahü teâlânın Şe’âiri olur). Bekara sûresinin yüzellisekizinci âyetinde meâlen, (Safâ ve Merve, Allahü teâlânın Şe’âirindendir) buyuruldu. Bu âyet-i kerîmeden anlaşılıyor ki, Allahü teâlânın Şe’âiri, yalnız Safâ ve Merve tepeleri değildir. Bunlardan başka Şe’âir de vardır. Bunun gibi, Şe’âir yalnız Arafât, Müzdelife ve Minâ denilen yerler değildir. Şâh Veliyyullah-ı Dehlevî, (Huccetullah-il-bâliga)kitâbının altmışdokuzuncu sahîfesinde diyor ki, (Allahü teâlânın Şe’âirinin en büyükleri dörtdür: Kur’ân-ı kerîm, Kâ’be-i mu’azzama, Peygamber “aleyhissalâtü vesselâm” ve nemâz). Şâh Veliyyullah “rahimehüllahü teâlâ”, (Eltâf-ül-kuds)kitâbının otuzuncu sahîfesinde diyor ki, (Allahü teâlânın Şe’âirini sevmek demek, Kur’ân-ı kerîmi ve Peygamberi “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ve Kâ’beyi sevmek demekdir. Hattâ, Allahü teâlâyı hâtırlatan herşeyi sevmekdir. Allahü teâlânın evliyâsını sevmek de böyledir). [Çünki, (Evliyâ görülünce, Allah hâtırlanır) hadîs-i şerîfi (İbni Ebî Şeybe)de ve (İrşâd-ut-tâlibîn)de ve (Künûz-üd-dekâık)da yazılıdır.