481

Meydâna koyduğu din ile kazandığı yüksek mevkı’i, keskin zekâsı ve kuvvetli görüşü ve yaman aklı ile başardığını söylemek zorunda kalmışlardır. Komünistler de, o yüce Peygambere bir çamur atamıyacaklarını anlayarak, sar’aya benzer bir hastalığın te’sîri ile kendisine melek geldiğini zan ederek bu başarıları elde etmişdir diyorlar. O akl, zekâ ve siyâset ve başarıları anladıkları ve söyledikleri hâlde, hastalık îcâbı, zan ile konuşdu demeleri ise, inkâr hastalığının kendi akllarını örterek yapdıkları bir saçmalama olduğu meydândadır. Çünki, bu sözlerinin bir kısmı, diğerinin yalan olduğunu göstermekdedir. Ya’nî komünistler, kendi sözleri ile kendilerini mağlûb etmekdedir.

Edebiyyâtcılar, bir şi’ri hangi şâ’irin yazmış olduğunu, imzâsına bakmadan, onun düşünme ve yazma san’atından anlamakdadırlar. Edebiyyât mütehassısları, Kur’ân-ı kerîm ile, Resûlullahın kendi sözü olan hadîs-i şerîfleri inceliyerek, ikisinin birbirine benzemediğini anlamışlardır. Birbirine hiç benzemiyen iki dürlü üslûba ve yazı san’atına aynı adamın sâhib olması edebiyyât târîhinde görülmüş birşey değildir. Çünki, olacak birşey değildir. Bir insanın, birbirine benzemiyen iki dürlü yüzü olması gibidir.

Kur’ân-ı kerîmin, hadîs-i şerîflerden ve başka ilâhî kitâblardan bir ayrılığı ve üstünlüğü de şudur ki, bu kitâb-ı mecîd (ya’nî Kur’ân-ı kerîm) bugüne kadar semâdan indiği gibi, değişmemiş olarak kalmışdır. Harfleri ve noktaları bile değişmemişdir demek yetişmiyor. Çünki Kur’ân-ı kerîmdeki kelimelerin çeşidli okunuşundan başka, bu kelimelerin uzun, kısa, açık, kapalı, kalın, ince gibi okunmaları da, Resûlullahın bildirdiği ve okuduğu gibi kalmışdır. (İlm-i kırâet) denilen ve pekçok kitâbı olan büyük bir ilme ve islâm âlimlerinin bu yoldaki çalışmalarına ve hizmetlerine bakıp da şaşmamak elde değildir. Kur’ândan olup da çıkarılmış veyâhud Kur’ândan olmayıp da sonradan katılmış tek bir kelime yokdur. Çünki, islâm âlimleri, Kur’ân-ı kerîme dokunulmaması, ufak bir şübhenin bile ona yaklaşamaması için, çok sağlam bir esâs koymuşlardır. Ya’nî, Kur’ân-ı kerîmin her asrda söz birliği ile gelmesi şartdır. Eshâb-ı kirâmdan bugüne kadar, her asrda, yalan üzerinde söz birliği yapacakları düşünülemiyen yüz binlerce hâfızlar vâsıtası ile bizlere gelmişdir. Sanki bir an durmayan coşkun bir nehr gibi ebediyyete doğru akıp gitmekdedir. Bugün islâm düşmanlarının yeryüzünü kapladığı bir zemânda bile, elhamdülillah, dünyânın her tarafında, Allah kitâbının her kelimesi, her noktası birbirine benzemekdedir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.