Bunlardan başka, âyet-i kerîmelerin sebeb-i nüzûlünü bildiren hadîs-i şerîfleri de bilmeli. Selef-i sâlihînin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” tefsîr için söylediklerini bilmeli, hâfızası, anlayışı çok kuvvetli olmalı. Âyet-i kerîmelerin siyâk, sibâk ve tevcihlerini ve benzeri şeyleri iyi anlamalıdır.) Mevdûdî ve Seyyid Kutb ve Hamîdullah gibi ictihâd yapmağa ve tefsîr yazmağa kalkışanlar, bunları okusunlar da, islâm âlimlerinin büyüklüklerini, yüksekliklerini anlasınlar. Fekat o anlayış da, büyük meziyyetdir. Bunu anlamıyanların veyâ anlamağı ve anlaşılmasını istemiyenlerin, islâm âlimi maskesi altında, islâmiyyeti içerden yıkmağa çalışdıkları ortaya çıkmakdadır. Allahü teâlâ, böyle sinsi islâm düşmanlarına aldanmakdan müslimânları muhâfaza buyursun! Kıymetli okuyucularımızın, mezhebsizlerin yanlış ve çok tehlikeli yazılarına aldanmamaları için, (ictihâd) üzerinde aşağıda, ayrı bir madde hâlinde bilgi vermeği uygun gördük.
45– İCTİHÂD: Kıyâmet alâmetlerinin, şimdi çoğu çıkmış, her yere yayılmışdır. Bu alâmetlerden biri, câhiller çoğalacak, ilm adamları azalacakdır. Câhiller, dinde söz sâhibi olup, herkese yanlış yol göstereceklerdir. Bu alâmetler, (Tezkire-i Kurtubî)muhtasarındaki hadîs-i şerîflerde ve (Birgivî) vasıyyetnâmesinde uzun yazılıdır. O hâlde müslimânlar uyanık olmalıdır. Her söze güvenmemelidir. Hutbelerde, kitâblarda ve gazetelerde, (Ehl-i sünnet) âlimlerini ve bunların kitâblarını bildirmeyip, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden, kendi kafalarına göre ma’nâ çıkaranlara inanmamalıdır. Mezhebsizler, yâ bid’at sâhibi sapıkdır, yâhud kâfirdir. Bunların her ikisi de, her zemân din adamı kılığına girerek müslimânları aldatmışlar, doğru yoldan çıkarmışlardır. Mezhebsizlerin bildirdikleri âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasıl ma’nâ verdiklerini aramalı, işin doğrusunu öğrenmelidir. Bunun için de, güvenilen (İlm-i hâl) kitâblarını okumalıdır. (Ehl-i sünnet) âlimleri, âyet-i kerîmelerin ve hadîs-i şerîflerin hepsini incelemiş, kılı kırk yararak doğru ma’nâlarını bulmuşlar. Kitâblara yazmışlardır. Şimdi biraz arabî bilen din câhilleri, kendilerini müctehid sanıyorlar. Biz fakülteyi de bitirdik, diploma aldık diyerek islâm âlimlerini küçük görüyorlar. Hâlbuki, bir zemânda yaşamış olan müctehidlerin (İcmâ’), ya’nî sözbirliği ile bildirmiş oldukları birşey, dinde zarûrî olan şeylerden ise, ya’nî câhillerin bile işitdiği, heryere yayılmış bilgilerden ise, bu şeye inanmak da, uymak da farzdır. Böyle icmâ’a inanmıyan kâfir olur. İnanıp da uymıyan, fâsık olur. İcmâ’ ile bildirilmiş olan şey, zarûrî bilinen şeylerden değil ise, buna inanmıyan kâfir olmaz. (Bid’at sâhibi) sapık olur. Uymıyan yine fâsık olur. Günâh işlemiş olur.