Mutlak müctehid kalmadı. Bir mezheb içindeki mes’elelerde ictihâd ederek fetvâ verebilecek, mezheb içi müctehidler, kıyâmete kadar bulunacakdır. Herhangi bir din kitâbını okuyarak ve din adamı geçinen herkese sorup anlıyarak, din bilgisi öğrenmek câiz değildir. Din adamı denilenler arasında câhiller, din bilgisi olarak kendi düşüncelerini yazan zındıklar, fâsıklar, münâfıklar, islâmiyyeti içerden yıkmak istiyenler ve bunlara âlet olarak geçinenler her zemân vardır. Hakîkî din adamı olmak için, hem ilm, hem amel, hem de ihlâs, ya’nî takvâ lâzımdır. Din adamının, insanı se’âdete kavuşdurabilmesi için, en önce Ehl-i sünnet i’tikâdında olması lâzımdır. Ya’nî, Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” izinde bulunması ve icmâ-i ümmete uyması lâzımdır).
Seyyid Kutba gelince, dikkat edilirse o, bir gazetecinin ve bir politikacının tabî’î san’atı olan, yaldızlı, heyecanlı yazıları ile, okuyucularını vecde getiren bir hatîbdir. O, kapalı bir hazîneyi satışa çıkaran dellâl gibi, islâmiyyeti yalnız övmekde, içini açıp, cevherleri teşhîr etmeyip, islâm âlimlerini ve onların kitâblarını, sanki gençlerden saklayıp, kendi görüşlerini, din bilgisi olarak teşhîr etmekdedir. Bir artist rolü ile, okuyucularını teshîre çalışırken, çok yerde tezadlara düşdüğünü, kendi kendini yalanladığını anlıyamamışdır. Bir talebenin getirip gösterdiği şu yazısının okuyucularını küfre kadar götürmesinden çok korkulur: Mâide sûresinin yüzonbeşinci âyetini tefsîr ederken, (Semâdan sofra inme kıssası, hıristiyan kitâblarında, Kur’ân-ı kerîmde vârid olduğu gibi zikr edilmez. Hazret-i Îsânın vefâtından çok sonra kaleme alınmış olan bu İncîllerde..)demekdedir. Hâlbuki, (Hazret-İ Îsâyı öldürmediler. Onu asmadılar) âyet-i kerîmesini, dahâ önce kendisi uzun açıklamışdı. Âyet-i kerîmeler, Îsâ aleyhisselâmın öldürüldüğünü aslâ bildirmiyor. Nisâ sûresi 157.ci âyetinde(Îsâyı öldürmediler ve asmadılar) buyuruluyor. Diğer âyet-i kerîmede, (Teveffî) edildiğini, ya’nî göğe çıkarılma işinin tâm olduğunu haber veriyor. Seyyid Kutbun, tefsîr âlimi, din adamı değil, arabcası kuvvetli ve keskin zekâlı, geniş hayâlli, becerikli bir yazar olduğunu bütün kitâbları haykırarak haber veriyor. Politikacılar, emellerine kavuşmak için, sevilen ve sayılan şeyleri ele alarak, öyle canlandırırlar ki, yazılarında samîmî olup olmadıklarını, ancak o şeyi yakından tanıyanlar anlıyabilir. Anlıyamıyanlar da, vesîle edilen o şeyin hayrânı olduklarından, yazarın emellerine âlet olup, peşine takılır, onunla birlikde felâkete sürüklenirler. Nitekim, Seyyid Kutbun yazılarına mest olan binlerle Mısrlı gencin dünyâ ve âhıret azâblarına sürüklendiklerini öğrenmiş bulunuyoruz.