Bundan başka, (Müslim-i şerîf) kitâbında ve İbni Mâcenin kitâbında, Peygamber efendimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” (Ey müslimânlar! Kadınlar ile müt’a nikâhı yapmanıza izn vermişdim. Fekat, şimdi bunu, Allahü teâlâ harâm etdi. Kimin yanında böyle kadın varsa, onu salıversin ve ona vermiş olduğu malı geri almasın!)buyurduğu yazılıdır. Buhârî ve Müslimin (Sahîh) adındaki kitâblarında da, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz müt’a nikâhını üç kerre halâl etdi. Sonra, üç kerre de harâm eyledi) yazılıdır.
Molla başıya dedim ki, müt’a nikâhı ile alınan kadın bir erkeğe vâris olur mu? Bu kadının, bu erkekden olan çocuğu da, bu adama vâris olur mu? Molla başı cevâb vererek:
—(Yok vâris olmazlar), dedi.
—Öyle ise, bu kadın zevce değildir. Câriye de değildir. Allahü teâlânın “celle celâlüh” (Mü’minler, zevcelerinden ve câriyelerinden başka olan kadınlardan sakınırlar) meâlindeki âyet-i kerîmesine ne buyuruyorsunuz, dedim. Ya’nî, bu âyet-i kerîme, yalnız zevce ile câriyeyi halâl ediyor. Bu ikisinden başka hiçbir kadınla bir araya gelinemiyeceğini açıkça bildiriyor. Kendisine zevce de, câriye de denilemiyen, müt’a nikâhı yapılmış bir kadınla buluşmanın halâl olduğunu iddi’a etmek, Kur’ân-ı kerîmin şu açık olan emrine karşı durmak olmaz mı? Bu ise, dalâlet, doğru yoldan ayrılmak için inâd, boş yere bile bile uğraşmak değil midir?
Bundan başka, siz akla ve ilme uymıyan, hiçbir yoldan kabûl olunamıyan şeyler söylüyorsunuz. Meselâ, âlimlerinizden Alî ibnil’âl adında bir adam, kadının bir gecede oniki adamla buluşmasının câiz olduğunu ve hâsıl olacak çocuğun, piyango çekilerek, bu adamlardan, hangisine çıkarsa onun çocuğu sayılacağını yazmışdır. Dîn-i islâmı yıkacak, bundan dahâ büyük kötülük, düşmanlık olur mu? Molla başı, bu sözümün karşısında dona kaldı. Düşündü, düşündü. Yakayı kurtaracağını sanarak, başka bir soruya geçdi. Dedi ki:
7—(İmâma ya’nî halîfeye tâbi’ olmak, her sözüne uymak, herkese vâcibdir. Uyulması vâcib olan kimsenin de, günâhsız, hatâsız olması lâzımdır. Zâten, imâmın ma’sûm olduğu iki tarafın sözbirliği ile söylenmekdedir. Aklı olan herkes de, böyle söyler. Çünki, imâm demek (Kendisine uyulan kimse) demekdir. Giyilen gömleğe ridâ denildiği gibi, kendisine uyulan kimseye imâm denilir. İmâmın yanlış birşey söyliyeceği veyâ yapacağı düşünülürse, o zemân, buna güvenilemez. Herkesi felâkete, uçuruma sürükliyecek veyâ Allahın emrlerine uymayacak birşey söylemesi, yapması umulur. İmâma uymağı Allahü teâlâ emr etdiği için, imâm şaşmaz değilse Allahü teâlâ, yanlış olabilecek şeye uymağı emr etmiş olur. Bu ise, akla da, dîne de sığmayan birşeydir.)