401

Bunun içindir ki, din âlimleri, tesavvuf büyükleri, her zemân, müslimânlara tevâzu’, alçak gönüllü olmağı emr buyurmuşdur. Müslimânlar egoist olmaz. Egoist olanları, Allahü teâlâ sevmez. Evliyânın büyüklerinden tesavvufun reîslerinden olan seyyid Abdülkâdir-i Geylânî “kuddise sirruh” hazretleri, dörtyüzyetmişbir yılında Îrânda Geylân şehrinde tevellüd, 561 [m. 1166] senesinde Bağdâdda vefât etdi. Yanında Seyyid Ahmed Rıfâ’î ve birçok talebesi olduğu hâlde, birgün Dicle nehri kenârında oturmuşlardı. Konuşurlarken kendisinden hâsıl olan kerâmetler, dinleyicileri hayran bırakıyordu. Bunlardan birisi şaşkınlıkla, medh edici bir söz kaçırınca, Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri nefsini kırmak için, (Dünyâda, benden aşağı bir müslimân bulunacağını sanmam) buyurarak, oradakileri gaflet uykusundan uyandırmışlardır. Ahmed Rıfâ’î hazretleri beşyüzoniki yılında Basra ile Vâsıt arasında (Ümm-i Ubeyde) köyünde tevellüd, 578 [m. 1183] senesinde, orada vefât etmişdir. Görülüyor ki, kibr, gurûr kötü birşeydir. Tevâzu’ iyi, güzeldir. Bütün Peygamberler, her işlerinde, tevâzu’ göstermişdir. Eshâb-ı kirâmın hepsi de, elbette böyle idi. Halîfe seçerken de, birbirlerini öne sürmeleri, sen olmalısın demeleri, tevâzu’larının pek çok olduğunu göstermekdedir. Böyle olunca, hazret-i Alînin çıkıp da, Eshâb-ı kirâma karşı, benden dahâ çok âlim, benden dahâ üstün, benden dahâ kahraman, içinizde var mıdır diyerek, müslimânlara meydân okuması, kibr ve gurûru gösterir. Bu ise, ben Ondan dahâ hayrlıyım diyerek öğünen İblîse yakışan bir söz ve sıfatdır. Böyle sözler hazret-i Alînin büyüklüğüne, üstünlüğüne aslâ yakışmıyacağından, Allahın arslanına karşı çirkin bir iftirâ, alçakça uydurulmuş bir yalan olduğu anlaşılmakdadır. Hazret-i Ömerin kılıncını çekerek Ebû Bekri halîfe yapmak için, Eshâb-ı kirâmı korkutdu, zorladı demek de, çok yersizdir. Çünki, Eshâb-ı kirâm arasında en kuvvetli olanı, Benî Hâşim ile Benî Ümeyye kabîleleri idi, ya’nî hazret-i Alînin kabîlesi idi. Ebû Bekr-i Sıddîk ile Ömer Fârûkun akrabâsı az idi. Hazret-i Ömerin kılınç çekerek bu iki büyük kabîleyi seçime zorlaması imkânsız birşeydir. Hem de hazret-i Alî, Allahın arslanı idi. Eshâb-ı kirâmın bunu bırakıp da istemiyerek, bir Ömerin zoru ile, Ebû Bekri seçmeleri düşünülemez.

Gerkük âlimlerinden birinden işitdim: Yolum Îrân memleketine düşdü. Mescidlerine girdim. Âlimlerinden biri va’z veriyordu. O sırada dedi ki, birgün hazret-i Alî, hazret-i Abbâsın evine gitmişdi. Onu ağlamakda görüp, sebebini sordu. Güneşin te’sîrâtından kendimi korumak için kapının önüne birkaç tahta mıhlamışdım. Halîfe Ömer görerek yoldan geçenlere sıkıntı verir diye yıkdırdı. Bu hakârete ağlıyorum, dedi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.