Îmânda azlık çokluk olur mu? Îmân mahlûk mudur? Îmân etmek, insanın elinde midir? Yoksa mü’minler zorla mı îmân etmişdir? Eğer îmânda zor, cebr varsa, herkesin îmân etmesi neden emr olunmuşdur? Bunları ayrı ayrı bildirmek çok uzun sürer. Bunun için herbirinin cevâbını burada ayrı ayrı bildirmiyeceğim. Şu kadar bilmelidir ki, Eş’arî ve Mu’tezile mezheblerine göre, mümkin olmıyan bir şeyin yapılmasını, Allahü teâlânın emr etmesi câiz değildir. Kendisi mümkin ise de, insanların gücü yetmediği şeyleri emr etmesi de, Mu’tezileye göre câiz değildir. Eş’arîye göre ise, bu câizdir. Fekat, emr etmemişdir. İnsanın havada uçmasını emr etmek böyledir. Îmân, ibâdetler ve amellerde, Allahü teâlâ, kullarından gücü yetmediği şeyleri istememişdir. Bunun için, müslimân iken deli olan, gâfil olan, uyuyan, ölen kimse, bu hâlinde tasdîk etmekde değil ise de, müslimânlıkları devâm etmekdedir.
Bu hadîs-i şerîfde, îmânın lügat ma’nâsını düşünmemelidir. Çünki lügat ma’nâsı, tasdîk ve inanmak demek olduğundan, arab câhillerinden, bu ma’nâyı bilmiyen kimse yokdur. Nerde kaldı ki, Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” bilmemiş olsunlar. Cebrâîl aleyhisselâm, îmânın ma’nâsını Eshâb-ı kirâma öğretmek istiyordu. Bunun için, Resûlullaha “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” islâmiyyetde neye îmân denildiğini sormakdadır. (Îmân demek), keşf ile bularak veyâ vicdânla bularak, yâhud bir delîl ile aklın anlaması yolundan veyâ seçilmiş, beğenilmiş bir söze güvenerek ve uyarak, belli altı şeye cân ve gönülden inanmak ve dil ile de söylemekdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” de, îmânın belli altı şeye inanmak olduğunu şöyle bildirdi:
1 -Bu altı şeyden birincisi, Allahü teâlânın vâcib-ül-vücûd ve hakîkî ma’bûd ve bütün varlıkların yaratıcısı olduğuna inanmakdır. Dünyâ âleminde ve âhiret âleminde bulunan herşeyi, maddesiz, zemânsız ve benzersiz olarak yokdan var eden, ancak Allahü teâlâdır diye kesin inanmakdır. [Her maddeyi, atomları, molekülleri, elementleri, bileşikleri, organik cismleri, hücreleri, hayâtı, ölümü, her olayı, her reaksiyonu, her çeşid kuvveti, enerji nev’lerini, hareketleri, kanûnları, rûhları, melekleri, canlı cansız her varı, yokdan var eden ve hepsini, her ân varlıkda bulunduran, yalnız Odur.] Âlemlerde olan herşeyi, [hiçbiri yok iken, bir anda] yaratdığı gibi, [her zemân, birbirlerinden de var etmekdedir. Kıyâmet zemânı gelince, herşeyi bir ânda] yine yok edecekdir. Her varlığın hâlıkı, yaratanı, sâhibi, hâkimi Odur. Onun hâkimi, âmiri, üstünü yokdur diye inanmak lâzımdır. Her üstünlük, her kemâl sıfat, Onundur. Onda, hiçbir kusûr, hiçbir noksan sıfat yokdur. Dilediğini yapabilir. Yapdıkları, kendine veyâ başkasına fâideli olmak için değildir.