Bir kimse, kendini başkalarından üstün tutarsa, Allahü teâlâ onu alçaltır. Herkesin gözünde küçük olur. Kendini yalnız kendisi büyük görür. Hattâ köpekden, domuzdan dahâ aşağı görünür) buyuruldu.
[Beyhekînin “rahime-hullahü teâlâ” bildirdiği] hadîs-i şerîfde,(Mûsâ aleyhisselâm: Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikde, gücü yetdiği zemân afv edendir, buyurdu) buyuruldu.
[Ebû Ya’lânın bildirdiği] hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gadabını tutarsa, kıyâmet günü, Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir kimse Allahü teâlâya yalvarırsa, onun düâsını kabûl eder) buyuruldu.
Tirmüzîde bildiriliyor: Mu’âviye “radıyallahü anh”, Ümm-ülmü’minîn Âişeye “radıyallahü anhâ” mektûb yazarak nasîhat yazmasını istedikde, cevâb yazarak: Allahü teâlânın selâmı senin üzerine olsun! Resûlullahdan işitdim. Buyurdu ki, (Bir kimse insanların kızacakları şeyde Allahü teâlânın rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır) dedi.
[1] Ahmed Ebû Nu’aym, 430 [m. 1039] da vefât etdi.
Allahü teâlâ bizi ve sizi, hep doğru söyliyenin haber verdiği bu hadîs-i şerîflere uymakla şereflendirsin! Bunlara uygun hareket etmeğe çalışınız!
Dünyâ hayâtı çok kısadır. Âhiretin azâbları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi gören akl sâhiblerinin hâzırlıklı olması lâzımdır. Dünyânın, güzelliğine ve tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyâlıkla ölçülse idi, dünyâlığı çok olanların herkesden dahâ kıymetli ve dahâ üstün olması lâzım gelirdi. Dünyânın görünüşüne aldanmak aklsızlıkdır, ahmaklıkdır. Birkaç günlük zemânı büyük ni’met bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa çalışmalıdır. Allahü teâlânın kullarına ihsân, iyilik etmelidir. Kıyâmetde azâblardan kurtulmak için, iki büyük temel, ya’nî iki yol vardır: Birincisi, Allahü teâlânın emrlerine kıymet vermek, saygı göstermekdir. İkincisi, Allahü teâlânın kullarına, yaratdıklarına şefkat, iyilik etmekdir. Hep doğru söyleyici olan Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, her ne söyledi ise, hepsi doğrudur. Şaka, eğlence, sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku ne kadar sürecek? Bu uykunun sonu, rezîl, rüsvâ olmak ve eli boş, mahrûm kalmakdır. Mü’minûn sûresinin yüzonbeşinci âyetinde meâlen, (Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yaratdım sanıyorsunuz? Bize dönmiyecek misiniz diyorsunuz?) buyuruldu. Her ne kadar, böyle sözleri dinliyecek hâlde olmadığınızı biliyorum. Gençsiniz. İçiniz kaynıyor. Dünyâ ni’metleri içindesiniz. Herkese sözünüz geçiyor. İstediğinizi yapabiliyorsunuz. Fekat size acıdığımız için, iyilik etmek istediğimiz için bunlar yazıldı. Elinizden birşey kaçmış değildir. Tevbe edilecek, Allahü teâlâya yalvaracak zemândır. Doksansekizinci mektûbdan terceme temâm oldu.
Seyyid Abdülhakîm Efendi “rahime-hullahü teâlâ”, (Er-riyâdüt-tesavvufiyye) kitâbında, tesavvufu ta’rîf ederken, (Tesavvuf, insanlık sıfatlarından çıkarak, melek sıfatları ile bezenmek ve ilâhî ahlâkı huy edinmekdir) buyuruyor. Ebû Muhammed Cerîrînin[1] de, (Tesavvuf, bütün iyi huylarla bezenmek ve bütün kötü huylardan arınmakdır) dediğini bildiriyor.