Brahma dîninde öldürmek ancak harbde câizdir. Diğer zemânlarda hiçbir canlı mahlûk, insan veyâ hayvan, öldürülmez. İnsan, mukaddes bir mahlûk sayılır.(Tenâsuh)a inanırlar. Ya’nî insan öldükden sonra, rûhunun tekrâr başka bir insan şeklinde dünyâya geleceğine inanırlar. Vişnunun da dünyâya bir hayvan şeklinde gelebileceği hesâba katıldığından, hayvan öldürmek, kat’î olarak men’ edilmişdir. Onun için, müteassıb brahmanlar, kat’iyyen et yimezler.
Manu kitâbına göre, insanın hayâtı dörde ayrılır:
1) Tenbellik, 2) Evlilik, 3) Münzevîlik (yalnız başına yaşamak), 4) Sevâb kazanmak için dilencilik.
Hindistândaki islâm âlimlerinin büyüklerinden ve tesavvuf mütehassıslarından Mazher-i Cân-ı Cânân “rahmetullahi aleyh” 14. cü mektûbunda, (Hind kâfirlerinin âyinleri)ni fârisî yazmakdadır. Burada buyuruyor ki, (Allahü teâlâ, bütün insanlara se’âdet yolunu gösterdiği gibi, Hindistâna da, Birmîhâ ismindeki melek ile (Veda)ve (Bîd) ismleri ile yâd edilen bir kitâb gönderdi. Bu kitâb dört kısm idi. Bu dînin müctehidleri bunlardan altı mezheb çıkardı. Akâid kısmına (Dahren Şayster) dediler. İnsanları dört sınıfa ayırdılar. İbâdet kısmına (Kerm Şayster) dediler. İnsanın ömrünü dörde ayırdılar. Herbirine (Cuk) dediler. Hepsi, Allahü teâlânın bir olduğuna, âlemin fânî olduğuna, kıyâmet gününe, hesâba ve azâba inanırlar, riyâzet ve mücâhede yaparak, keşf ve istidrâc sâhibi olurlar. Sonra gelenlerin, bu dinde yapdıkları yenilikler, dinsizliğe sebeb olmuşdur. İslâmiyyet gelince, dinleri mensûh olmuşdur. Müslimân olmayanlarına kâfir denir. Dahâ evvel olanları hakkında birşey diyemeyiz.)
Brahmanların bir şu’besi olan (Mecûsî)lere gelince, bunlar ateşe, ineğe, timsaha taparlar. Bunlar Kisrâ denilen acem şâhlarından Küştûseb zemânında Zerdüşt denilen, yaşayıp yaşamadığı tam bilinmiyen bir kimsenin kurduğu bâtıl bir dîne bağlıdırlar. Bunlar mevtâlarını gömmezler. Bir nev’ kulelerde saklarlar ve akbabalara yidirirler. Başka bir kısm olan (Sîh)lerde sakal mubârekdir. Sakallarını kat’iyyen kesdirmezler. Bir de (Hinduist)ler vardır. Bunlar, aşağı tabaka halkın bütün hurâfelerine inanırlar. Bu inanışın artık hiçbir kıymeti kalmamış, temâmen çığrından çıkmışdır.
Brahmanlar, insanlara, (Brahman râhiblerinin emrlerini dinlemek ve onlara her zemân itâ’at etmek, Manu kitâbına göre hareket etmek, paryalarla hiç temâs etmemek, hiçbir canlı varlığı öldürmemek) gibi husûsları telkîn ederler. Rûh ve beden hakkında hiçbir bilgi vermezler. Yalnız insanı, kudsî bir varlık olarak kabûl ederler. Brahmanlar, Hindistânda Ganj nehrini mukaddes sayarlar. Bu nehrde yıkanmağı, bu nehrin suyunu içmeği, hattâ ölülerini bu nehre atmağı kudsî bir vazîfe telakkî ederler.