Çölde Allahü teâlâ, onları kudret helvası (Men) ve bıldırcın eti (Selvâ) ile besledi. Mûsâ aleyhisselâm”, Arz-ı mev’ûdün görülebildiği Erîha şehri karşısında bulunan dağdaki Nebo tepesine kadar geldi ve orada, bir rivâyete göre 120 yaşında vefât etdi. Kardeşi Hârûn aleyhisselâm ise, ondan 3 sene evvel ölmüş bulunuyordu. Arz-ı mev’ûda ve Arz-ı mev’ûdda bulunan Erîha şehrine girmek kendisinden sonra gelen Yûşâ’ Peygambere nasîb oldu.
[Büyük islâm târîhçisi ve hukukcusu Ahmed Cevdet pâşa “rahime-hullahü teâlâ”[1] , (Kısas-ı Enbiyâ) kitâbında diyor ki:
İbrâhîm aleyhisselâmın oğlu İshak idi, onun da oğlu, Ya’kûb idi “aleyhimesselâm”. Bunun asl ismi (İsrâîl) idi. Bunun soyundan olanlara,(Benî İsrâîl) denildi ki, (İsrâîl oğulları) demekdir. Ya’kûb aleyhisselâmın oniki oğlundan biri olan Yûsüf aleyhisselâm da peygamber idi. Yûsüf aleyhisselâmdan sonra, Benî İsrâîl, Ya’kûb ve Yûsüf aleyhimesselâmın dinlerine uyarak Mısrda yaşadılar. Mısrın eski ehâlisi olan (Kıbt) kavmi ise, yıldızlara ve putlara, ya’nî heykellere taparlardı. Benî isrâîli köle gibi kullanırlardı. Benî İsrâîl, Fir’avnların işkencelerinden kurtulup, dedelerinin yurdu olan (Ken’ân) diyârına gitmek isterlerdi. Fekat, Fir’avnlar müsâade etmezdi. Çünki, Benî İsrâîle ağır işler yapdırıyor, yeni yeni şehrler ve binâlar inşâ etdiriyorlardı. İmrân oğlu Mûsâyı annesi sandığa koyup Nil nehrine atdı. Fir’avnın zevcesi (Âsiye), bunu alıp oğul edindi. Mûsâ aleyhisselâm kazâ ile bir kıbtîyi öldürünce, Mısrdan hicret edip (Medyen)şehrine geldi. Burada on sene kaldı. Şu’ayb aleyhisselâmın kızı ile evlenerek Mısra döndü. Yolda (Tûr) dağına uğradı. Burada Allahü teâlâ ile konuşmak ile şereflendi. Kendisine Peygamberlik verildi. Fir’avnı dîne da’vet etmesi emr olundu. Îmân etmedi. Mûsâ aleyhisselâm Benî İsrâîli toplayıp Mısrdan çıkdılar. (Süveyş) denizinden geçerek (Erîha) beldesine doğru yürüdüler ise de, Benî-İsrâîl biz gidemeyiz, (Amâlika) ile harb edemeyiz dediler. Bunlara beddüâ etdi. Kendinden üç yaş büyük olan kardeşi Hârûn aleyhisselâmı bunlarla bırakıp (Tûr-i Sînâ)ya gitdi. Allahü teâlâ ile yine konuşdu. Kendisine (Tevrât) kitâbı verildi. Kavmi tevbe edip Lût gölünün cenûbuna geldiler. Şerîa nehrinin şark tarafına Erîha şehrine karşı yerleşdiler. Yûşa’ aleyhisselâmı yerine vekîl bırakıp vefât etdi.
(Mir’ât-ı Kâinât)da diyor ki, (Mûsâ “aleyhisselâm” üç kerre Tûr dağına gitdi. Birinci gidişinde, kendisine risâlet verildi. İkincisinde, (Tevrât-i şerîf)ile (Evâmir-i aşere) nâzil oldu. Tevrât kırk cüz idi. Her cüzde bin sûre, her sûrede bin âyet vardı. Şimdi, elde bulunan Tevrâtlarda bu kadar âyet yok.