Nefs, kaplan gibidir. Saldırması, ancak öldürmekle biter. İnsanlara vesvese veren şeytâna bunun için (hannâs) denilmişdir. İnsan, şeytânın bir vesvesesine uymazsa, bundan vazgeçer. Başka vesveseye başlar. Nefs-i emmâre, dâimâ zararlı şeyler ister. Şeytân ise, çok hayrlı işe mâni’ olmak için, az hayrlı olan şeyi de vesvese yapar. Büyük günâha sürüklemek için, küçük hayr yapmağı da vesvese eder. Şeytânın vesvesesi olan hayrlı iş, insana tatlı gelir ve acele ile yapmak ister. Bunun için, hadîs-i şerîfde, (Acele etmek, şeytândandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, müsâfiri doyurmak, günâh yapınca hemen tevbe etmek) buyuruldu. (Eşi’at-ül-lemeât)de, nemâzı gecikdirmemeli bâbındaki hadîs-i şerîfde, (Yâ Alî! Üç şeyi gecikdirme! Nemâzı evvel vaktinde kıl! Hâzırlanmış cenâze nemâzını hemen kıl! Dul veyâ kızı, küfvü isteyince, hemen ver!) Ya’nî, nemâzını kılan ve günâh işlemiyen ve nafakasını halâlden kazanan birini bulunca, hemen ona ver buyuruldu. İlhâm olunan hayr, Allahü teâlânın korkusu ile ve yavaş yavaş yapılır ve sonu düşünülür. Bir hadîsde, (Melekden gelen ilhâm, islâmiyyete uygun olur. Şeytândan gelen vesvese islâmiyyetden ayrılmağa sebeb olur)buyuruldu. İnsan, ilhâm olunan şeyleri yapmalı. Vesveseyi yapmamak için cihâd etmeli, çalışmalıdır. Nefse uyan kimse vesveselere tâbi’ olur. Nefsin hevâsına uymayanın, ilhâma uyması kolay olur. Bir hadîs-i şerîfde,(Şeytân, kalbe vesvese verir. Allahın ismi zikr edilince, söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devâm eder) buyuruldu. [Zikr etmek lâzım olduğu, bu hadîs-i şerîfden de anlaşılmakdadır.] Kalbe gelen hâtıranın cinsini anlamak için, islâmiyyete uygun olup olmadığına bakılır. Böyle anlaşılamazsa, sâlih olan bir âlime sorulur. Sâlih olmıyan, dîni dünyâ kazançlarına âlet eden kötü din adamına sorulmaz. Yâhud, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” kadar üstâdlarının hepsi ma’lûm olan hakîkî bir rehbere sorulur. (Kutb-i medâr) denilen Evliyâ, az olsa da, kıyâmete kadar mevcûddur.(Kutb-i irşâd) denilen Ehl-i sünnet âlimi her zemân ve her yerde bulunmaz. Uzun zemân aralıkları ile ve nâdir olarak bulunur. Her yerde çok bulunan câhil tarîkatcıları ve yalancı şeyhleri, hakîkî rehber sanmamalıdır. Böylelerin tuzaklarına düşerek dünyâda ve âhıretde se’âdetden mahrûm kalmamak için çok uyanık olmalıdır. Kalbe gelen hâtıra, nefse acı gelirse, hayr olduğu anlaşılır. Tatlı gelir, hemen yapmak isterse, şer olduğu anlaşılır.
Şeytânın hîleleri çokdur. Bunlardan onu mühimdir: Birincisi, Allahü teâlânın senin ibâdetine ihtiyâcı yokdur, der.