Gadaba sebeb olan insana yumuşak davranamıyan kimse, onun yanından ayrılmalı, onunla buluşmamalıdır.
Ne dünyâ için, ne de âhıret için, hiç kimseye kızmamalıdır. (Lâ tagdab) hadîs-i şerîfi, kızmayı yasak etmekdedir. Bir kimse, gadab ederse, ya’nî kızarsa, bütün sinirleri bozulur. Ba’zı uzvları hasta olur. Doktorlar buna ilâc bulamazlar. Bunun yegâne ilâcı, (Lâ tagdab) hadîs-i şerîfidir. Kızan kimse, sözleri ile, hareketleri ile, yanındakileri incitir. Onlar da, sinir hastalığına yakalanır. Evde, râhat, huzûr kalmaz. Yuvanın dağılmasına, câna kıyılmasına bile sebeb olur. Bir evde gadab eden kimse yok ise, orada se’âdet, râhat ve huzûr, neş’e vardır. Kızan kimse varsa, orada, râhat, huzûr ve neş’e bulunmaz. Erkek ile zevcesi arasında ve ana ile evlâdı arasında geçimsizlik, hattâ, düşmanlık eksik olmaz. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymanın, se’âdet ve râhatlık ve neş’e getireceği buradan da anlaşılmakdadır. Ahkâm-ı islâmiyyeye uyan kâfirler de dünyâda se’âdete kavuşurlar.
Câhiller, ahmaklar, gadaba ve tehevvüre şecâ’at ve erkeklik ve izzet-i nefs ve gayret ve hamiyyet diyorlar. Bu, güzel ismlerle gadab kötü huyunu süslüyorlar, güzelleşdiriyorlar. Gadab etmenin iyi olduğunu anlatıyorlar. Bunu medh etmek için, büyüklerin gadab etdiklerini gösteren hikâyeler de, anlatıyorlar. Böyle yapmak, câhillikdir. Aklın noksan olduğunu gösterir. Bunun içindir ki, hasta, sağlam olandan, kadın, erkekden, ihtiyâr da, gençden dahâ çabuk kızmakdadır. Otuz yaşından küçük olana genç, otuz ile elli arasında olana yetişkin adam, elli yaşından yukarı olana şeyh, ya’nî ihtiyâr [yetmişden sonra pîr-i fânî] denir.
İslâmiyyetden, kitâbdan almayıp da, kendi kafasından çıkarıp, sert, hiddetli va’z vereni dinlememek de, bunun gadabına sebeb olur. Bunun ilâcı, doğruyu, yumuşak ve tatlı söylemekdir. Hazret-i Hasen ve Hüseyn “radıyallahü teâlâ anhümâ” çölde gidiyorlardı. Bir ihtiyârın abdest aldığını gördüler. Abdesti doğru almıyor, şartlarına uymuyordu. Yaşlı olduğu için, böyle abdest sahîh olmaz demeğe sıkıldılar. Yanına giderek, mubârek efendim! Birbirimizden dahâ iyi abdest aldığımızı söylüyoruz. Bir abdest alalım. Hangimizin haklı olduğunu bize bildir, dediler. Önce Hasen, sonra Hüseyn güzel bir abdest aldılar. İhtiyâr, dikkatle bakdı. Evlâdlarım! Abdest almasını şimdi sizden öğrendim, dedi. İbrâhîm aleyhisselâm, ikiyüz mecûsîye ziyâfet verdi. Bize ne emr edersen yapalım dediler. Sizden bir dileğim var, buyurdu. O nedir? dediklerinde, benim Rabbime bir kerre secde etmenizi istiyorum dedi. Aralarında konuşdular. Bu ihtiyârın ihsânları, ziyâfetleri meşhûrdur.