593

(Câmi’ul ezher) medresesi müderrislerinden Abdürrahmân Cezîrînin riyâset etdiği âlimler hey’etinin hâzırladığı (Kitâb-ül fıkh alel-mezâhib-il-erbe’a) kitâbında, bütün fıkh bilgileri dört mezhebe göre ayrı ayrı yazılıdır. Bu kitâb beş cüz olup, hepsi 1392 hicrî ve 1972 mîlâdî senede, Kâhirede basılmışdır. (Evrâk-ı mâliyye “Banknot” zekâtı) başlığı altında diyor ki, (Fıkh âlimleri, evrâk-ı mâliyye, ya’nî kâğıd liralar için zekât vermek lâzımdır dediler. Çünki bunlar, ticâretde altın ve gümüş yerine kullanılmakdadır. Bunlar, her zemân, altın veyâ gümüş ile kolaylıkla değişdirilebilmekdedir. Çok kâğıd lirası olanın bunları altın ve gümüş zekâtı nisâbına katmaması ve bunların zekâtlarını vermemesi, aklın kabûl edeceği şey değildir. Bunun için, üç mezhebin fıkh âlimleri, kâğıd paraların zekâtlarını vermek lâzım olduğunu sözbirliği ile bildirdiler. Yalnız Hanbelî mezhebi, bundan ayrıldı. Hanefî mezhebinin âlimleri, kâğıd paraların, (Deyn-i kavî) senedi olduğunu, her istenildiğinde, altınla ve gümüşle hemen değişdirilebileceklerini söylediler. Bunun için, zekâtlarının hemen verilmesi lâzımdır dediler. Çünki, alınacak borcun zekâtını vermek, altın, gümüş ele geçince farz olur. Ele geçmeden önce zekât farz olursa da, vermek farz olmaz.) İsterse, alabilinceye kadar bekleyip, alınca geçmiş senelerin zekâtlarını verir. İsterse, beklemeyip, elinde bulunan (Ayn) olan altın ve gümüşden onların da zekâtlarını her sene verir. Alacağı altınların zekâtı olarak elindeki senedleri veremez, senedde yazılı altın ve gümüşleri, borçlusundan alınca, bunların kırkda birini ayırarak, geçmiş senelerden herbiri için ayrı ayrı, fakîrlere vermesi farz olur. Bunun gibi, zekât olarak kâğıd para verilemez. Bunların kırkda biri ile, sarrafdan değeri en düşük olan altın liralar alıp, bu liraları veyâ bunların ağırlıkları kadar altın yüzük, bileyziği fakîrlere vermek lâzımdır.

Borçlusuna zekât vererek onu borçdan kurtarmak için, (Sana zekât vereceğim. Fekat, senden alacağımı, vereceğim zekâtıma karşılık sayıyorum. Sen de kabûl et!) demek câiz olmaz. Zekâtı fakîre vermesi, fakîrin de aldığını zengine geri vererek borcunu ödemesi lâzımdır. Fakîrin geri vermesine güvenemiyen alacaklı için, (Fetâvâ-yı Hindiyye)nin altıncı cildi sonunda diyor ki, (Alacaklı, güvendiği bir kimseyi borçlusuna göstererek, sana vereceğim zekâtı teslim almak ve sonra senin bana olan borcunu ödemek için, bunu vekîl yap der. Fakîr de o kimseyi böylece vekîl yapar. O kimse zekâtı alınca, aldığı mal, fakîrin mülkü olur. Sonra, bunu zengine geri vererek, fakîrin borcunu ödemiş olur. İki kimsenin bir fakîrden alacakları olsa, bunlardan biri, fakîre alacağı kadar zekât verip, onu kendine olan borcundan kurtarmak istese, fakîre o kadar zekât verir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.