593

Böylece, Resûlullahın kalbinden fışkıran feyzler bizim zemânımızdaki Evliyânın kalblerine gelir. [Bir ayna gibidir. Aynaya gelen ışıklar ve karşısında bulunan cismler, karşı aynada görülür. Aynanın karşısında bulunan ikinci bir ayna ve bunun karşısındaki üçüncü aynada da görünürler. Resûlullahın mubârek kalbinden yayılan feyzler, ma’rifet nûrları da, bu kalbe bağlı olan kalblere gelir. Kalbleri bağlıyan bağ, muhabbetdir. Eshâb-ı kirâm, Resûlullahı çok sevdikleri için, bu nûrlara kavuşdular. Sevgi ne kadar çok olursa, gelen feyz de çok olur. Sevmek, inanıp ve işleri ve ahlâkı Onun gibi olmak demekdir. Eshâb-ı kirâmın kalblerine gelen feyzler, sonraki asrdaki gençlerin kalblerine de geldi. Bunların da islâmiyyete uymaları kolay ve tatlı oldu. Her biri, birer Velî oldu. Uzak memleketde ve mezârda olan Velîden de feyzler yayılmakda, âşıklarının kalblerine gelmekde, kalbleri nûrlanmakdadır. Resûlullahın mubârek kalbinden yayılan feyzlere sonraki asrdaki âşıkların kalbleri de kavuşarak, zemânımızdaki Evliyânın kalblerine geliyor ve bunların kalblerinden, kendilerini sevenlerin kalblerine ve bu arada bizlere de geliyor.] İslâmiyyet ve fen bilgileri, düşünmek, hesâb yapmak, akl ile olur. Akl dimâgda bulunur. Îmân, muhabbet ve ma’rifet ve birşeyi hâtırlamak yeri kalbdir. Feyze kavuşan bir insanın kalbi, ilmler, ma’rifetler, kerâmetler hazînesi olur. Bu insana (Velî) ve (Mürşid) denir. Bu se’âdete kavuşmak için, Ehl-i sünnet i’tikâdında olmak ve İslâmiyyete tâbi’ olmak ve Mürşidi sevmek şartdır. Bedeni besliyen rızklar ve kalbi temizliyen feyzler, ezelde takdîr ve taksîm edilmişdir. Fekat, bunlara kavuşmak için, âdet-i ilâhiyyeye uymak, sebeblerini aramak, bulmak için çalışmak lâzımdır. Şartlarına uyarak çalışana, elbet verilir. Dilediğine, çalışmadan da, ihsân eder.

Tenbîh 2: Hocan öldükden sonra, onun rûhuna, Kur’ân-ı kerîm oku! Onun için sadaka ver, ona düâ et! Bunların sevâbları onun rûhuna gider. Fâidesini görür. Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân”, bütün müslimânların hocasıdır. Onların da haklarını unutma! Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin, o beyâz, nûrlu yüzünü görmekle şereflenen müslimânlara Eshâb denir. Eshâb-ı kirâmın hepsi “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, Onun mübârek kalbinden fışkıran nûrlarla tertemiz oldu. Rûhlara şifâ olan sözlerini dinleyerek, güzel ahlâkı ile ahlâklanarak, Onun ilm deryâsından nasîb alıp, âlim olarak zâhiri ve bâtınî kemâlâta kavuşdular. Dünyânın her yerinde, her zemân gelmiş ve gelecek insanların hepsinden dahâ üstün ve dahâ kıymetli oldular. Dîn-i islâmı sonra gelenlere anlatdılar. Allahü teâlânın dînini, yeryüzüne bunlar yaydı. Bütün müslimânların ilk üstâdları, muallimleri oldular.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.