Âlimin, delîllerini bilerek [dîne hizmet niyyeti ile] mezheb değişdirmesi câizdir. Câhilin, dünyâlığa, şehvetine kavuşmak için başka mezhebi taklîd etmesi câiz değildir, mekrûhdur. Âlimin böyle yapması harâmdır. Bulunduğu mezhebin fıkh bilgilerini öğrenmesi güç olan kimsenin, öğrenmesi kolay olan mezhebe geçmesi vâcib olur. Zîrâ, dört mezhebden birinin fıkh bilgilerini öğrenmek, câhil kalmakdan hayrlıdır.
Fenâ kokulu şey yiyenlerin ve üstü, başı, yarası fenâ kokanların câmi’lere ve toplantılara girmeleri câiz değildir.
Biti, akrebi ve her hayvânı diri iken yakmak câiz değildir. İçinde karınca bulunduğu zan olunan odunu [bir yere çarparak silkeledikden sonra] yakmak câizdir. Kuduz köpek gibi zararlı hayvânları eziyyet etmeden öldürmek câizdir. Başka çâre olmayınca yakmak câiz olur. Zarar vermiyen hayvânları öldürmek mekrûhdur.
Kabûl edeceği zan olunan kimseye emr-i ma’rûf yapmak vâcibdir. Kul hakkıdır.
Hadîs-i şerîfde, (Sakalınızı uzatarak ve bıyığınızı kırkarak müşriklere muhâlefet ediniz!)buyuruldu. Üstü, başı, elbisesi temiz, güzel olanın sözü, nasîhatı, te’sîrli, kıymetli olur. Böyle olmak sünnetdir. Bunun için, bıyığın kısa olması sünnetdir. [İbni Âbidîn “rahime-hullahü teâlâ” (Redd-ül-muhtâr)da, orucun mekrûhlarında diyor ki, (Hadîs-i şerîfde (Sakalı uzatın!)buyuruldu. Bu emr, sakalı bir tutamdan kısa yapmayın ve kazımayın demekdir. Sakalı bir tutam, ya’nî dört parmak eninde uzatmak sünnetdir. Fazlasını kesmek de sünnetdir. Bir tutamdan kısa olmasına hiçbir âlim izn vermemişdir. Bir tutam, çeneyi alt dudak kenârından avuçlıyarak ölçülür. Kazımak da, yehûdîlere ve mecûsîlere benzemek olur.) Kâfirlerin kötü işlerini taklîd etmenin mekrûh olduğu, nemâzın mekrûhlarında yazılıdır. Zemâna uymak için kazımak mekrûhdur. Sakalı, kadınlara benzemek için kazımak harâmdır. Özr ile kazımak câizdir. Ba’zan fitneye sebeb olmaması için kazımak lâzım olur. Sakalı bir tutamdan kısa yaparak, sünnet olan sakalı uzatdığını zannetmek bid’atdir. Bid’at işlemek harâmdır. Büyük günâhdır. Böyle kısa sakalı bir tutama kadar uzatmak vâcib olur.]
Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” dedeleri, nineleri, Âdem aleyhisselâma kadar, hep mü’min idi. Mâlikî âlimlerinden Ebû Bekr Arabî “rahime-hullahü teâlâ”, (Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek babası Cehennemdedir diyen mel’ûndur) buyurdu. Bu, i’tikâd mes’elesi değildir. Kalb ile bir ilgisi yokdur. Resûlullahı “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” incitecek şey söylemek câiz değildir.