Bu söze şaşılmaz. Allahü teâlânın bundan dahâ ziyâde te’sîri vardır. Düâ etmeden de tayy-ı mekân nasîb olur.
Nemâzda hâsıl olan hâller, nemâz hâricindeki hâllerden efdaldir. Nemâzın tadını duymak, zevk ile kılmak için, çalışınız! Hele farz nemâzlardan zevk almak, ancak nihâyete yükselmiş olanlara nasîb olur. Nemâz çok mühimdir. Müstehab olan vaktlerinde ve cemâ’at ile ve şartlarına, edeblerine ve ta’dîl-i erkânına dikkat ederek ve sükûnet ve vekar ile edâ ediniz! Hadîs-i şerîfde, (Nemâzda kul ile Rab arasındaki perdeler kalkar) buyuruldu.
Âlem-i misâlde şekllerin görülmesi ve bunlarla sohbet etmek iyidir. Birçok şeyler öğrenmeğe müjdedir. Fekat, özlenen şey bu değildir. Ma’nevî irtibâta zararlı olmadığından fâidelidir.
Hızır aleyhisselâmın hayâtda olması üzerinde, âlimler başka başka söylediler. Ba’zı Evliyânın konuşdukları bildirildi ise de, bu haberler diri olduğunu göstermez. Rûhu insan şeklini alıp, iş yapabilir. Yâhud, o vaktlerde hayâtda olup, şimdi değildir diyebiliriz. Rûhlar, ba’zan (Âlem-i misâl)deki şekllerinde görünür. Her mevcûdün âlem-i misâlde bir şekli vardır. Hattâ, ma’nâların da, şeklleri vardır. Bu şekllerin görünmesi, vehm ve hayâl değildir. Âlem-i misâl de, bu bildiğimiz (Âlem-i şehâdet) gibi bir varlıkdır.
[Kendisi veyâ eserleri [yapdığı işler] his uzvlarımıza te’sîr, etki eden şeylere (Mevcûd), varlık denir. Mevcûd ikidir: Birincisi, ebedî, sonsuz, hep var olan (Hâlık), yaratıcı olup, ismi(Allah)dır. Kendisi [zâtı] da, sekiz sıfatı da hep vardır. İkincisi, (Mahlûk) ve (Hâdis) ve (Âlem)ve (Mâ-sivâ) denilen varlıklar, yok idi. Sonradan yaratıldılar. Mahlûklar üç kısmdır: (Âlem-i ecsâm), kendilerini his etdiğimiz, basît veyâ mürekkeb cismlerdir. Bunlar, (Arş) küresinin içinde bulunurlar. Maddenin şekl almış parçalarına (Cism) denir. İkinci kısm, Arşın dışında bulunan (Âlem-i ervâh), ya’nî rûhlar âlemidir. Rûhların kendilerini değil, eserlerini his ediyoruz. Mahlûkların üçüncü kısmı, (Âlem-i misâl)dir.] Rûhlar, cism şeklini almayıp, kendileri, rûhumuza görünebilir. Böyle konuşur ve işitirler. Rûhları ve kabr hayâtını anlatmak, çok zordur. Bunlar üzerinde zan ile, tahmîn ile konuşmamalı, (Nass)larda [Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde] bildirilmiş olanlara kısaca îmân etmelidir. Kabrde ni’metler ve azâblar olduğuna îmân ederiz. Bunların nasıl olduğunu araşdırmayız. Meyyitlerin birbirleri ile konuşdukları bildirildi. Kabrde azâb olunanların na’ra ve sayhaları haber verildi. (Bunları, insanlardan ve cinden başka her canlı işitir) buyuruldu.