Sıffîn muhârebesinde hazret-i Alînin yanında idi. Otuz sekiz yılında Kûfede vefât etdi. Nemâzını imâm-ı Alî “radıyallahü anhümâ” kıldırdı. 113.
211 — SEHL BİN SA’D: Ensâr-ı kirâmdandır. Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” vefâtında onbeş yaşında idi. Doksanbir 91 [m. 710] yılında, doksanbeş yaşında vefât etdi. Eshâb-ı kirâmdan, Medînede en son vefât eden budur. Çok hadîs-i şerîf rivâyet etdi. 19, 252.
212 — SELÎM CİHÂNGİR HÂN: Hindistân hükmdârlarından Ekber şâhın oğludur. 977 de tevellüd, 1037 [m. 1628] de vefât etdi. Lâhordadır. Türbesi çok san’atlı ve çok süslüdür. 1015 de hükmdâr oldu. İngilizlere Hindistânda ticâret yerlerini ilk veren budur. Yerine, oğlu Şâh Cihân geçdi. 150, 152, 389.
213 — SELMÂN-İ FÂRİSÎ: Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Îrânlıdır. İsfehânda tevellüd etdi. Mecûsî idi. Ateşe tapardı. Bir kilise önünden geçerken içeri girip, nasrânî oldu. Arkadaşları işkence yapdıkları için, Anadoluya kaçdı. Şimdi Emirdağı denilen, Amûriye şehrinde, kilisede yıllarla iş yapdı. Papasa kendini sevdirdi. İhtiyâr papasdan nasîhat istedi. Onun sözü üzerine Şâma geldi. Şâmdan Hicâza gelerek, yeni gelecek Peygambere hizmet etmek istedi. Bunu köle yapdılar. Resûlullahın Medîneye teşrîf etdiği gün îmâna geldi. Resûlullah, bunu satın alıp azâd etdi. Hendek gazâsında, hendek, bunun sözü ile kazıldı. Sonraki gazâlarda, hep bulundu. Hazret-i Ömer zemânında Medayn vâlîsi oldu. Otuzbeşde Medaynda vefât etdi. Hadîs-i şerîf ile medh olundu. Abdürrahmân Câmî (Şevâhidünnübüvve) kitâbında buyuruyor ki, Sa’îd bin Müseyyeb diyor ki, Abdüllah bin Selâmdan işitdim. Abdüllah bin Selâm bana dedi ki, Selmân-ı Fârisî birgün bana dedi ki, (Kardeşim Abdüllah! İkimizden hangimiz önce ölürse, kendini, arkada kalana rü’yâda göstersin olur mu?) Abdüllah dedi ki, (Böyle şey olur mu? Ölen kimse, kendisini rü’yâda başkasına gösterebilir mi?) Selmân buyurdu ki, (Gösterebilir. Mü’min öldükden sonra, rûhu serbest kalır. Yer yüzünde dilediği yerde bulunabilir. Kâfirlerin rûhları ise, serbest kalmaz. Siccîn denilen Cehennem çukurunda habs olunur). Abdüllah dedi ki, (Selmân “radıyallahü anh” vefât edince, bir gün ortasında Kaylûle uykusuna yatmışdım. Rü’yâda Selmân geldi. Bana selâm verdi. Selâmını aldım. Hâlin nasıl, yerin nasıl? dedim. Çok râhatım, çok iyiyim. Sana nasîhatım olsun ki, tevekkülü elden bırakma. En iyi şey, tevekküldür dedi. Bu sözünü üç kerre tekrârladı). 27, 28, 68, 105, 106, 113, 114, 119, 120, 204, 241, 243, 250, 410.