384

Dilediğin yerleri gezer, dolaşır, yine gelirsin dedi. Bir odaya yerleşdirdi. Emrime birkaç hizmetçi verdi. Ertesi gün, şeyh Abdülkâdir Mevlevî tekkesinin ziyâret günü imiş. Gidip bir yanda oturdum. Biri gelip edeb ile, (Efendi hazretleri! Mubârek isminiz nedir? Ne zemân geldiniz? Kimin yanında müsâfirsiniz?) dedi. Cevâblarımı dinleyip gitdi. Akşam dönüşde, Mustafâ pâşa hazretlerine bu soruları anlatdım. (Yüce pâdişâhımız “rahime-hullahü teâlâ”, bugün orasını şereflendirdiler. Kendileri Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevverede bulunan müslimânları çok sever ve sayarlar. Soran kimsenin pâdişâhımız efendimiz tarafından gönderilmiş olmasını sanırım) buyurdu. Pâdişâhımızın mubârek yüzünü görmekle şereflenebilir miyim dedim: Evet, Cum’a nemâzı kıldıkları selâmlığa giderseniz, o şerefe kavuşabilirsiniz dedi. Beni, Cum’a selâmlığına gönderdi. Selâmlık merâsimi, Beğlerbeği Câmi’î şerîfinde idi. Bir yana durup, sultânın mubârek cemâlini görmek için bekledim. Pâdişâhımızın hakkı gören mubârek gözleri, bu âşık fakîre ilişince, şahlanarak giden atını durdurdu. Ser asker pâşayı gönderdi. Ser asker pâşa gelip, (Işkî efendi! Pâdişâhımız selâm söylediler! Size üçyüz kuruş ma’âş irâde buyurdular. Çoluk çocuğu düşünerek üzülmesin! İstanbulun her yerini gezsin, görsün buyurdular) dedi. Sultân Abdülmecîd hân “rahime-hullahü teâlâ” efendimizin bu şâhâne fermânlarının, her zemân işitmiş olduğum keşf ve kerâmetlerinden biri olduğunu anlıyarak, çoluk çocuk düşüncesinden kurtuldum. Birkaç ay sonra, Medîne-i münevvereye döndüm. Çoluk çocuğumu râhat ve sevinç içinde buldum. Meğer, Pâdişâh Abdülmecîd hân “rahime-hullahü teâlâ” hazretleri, benim adım ile, çoluk çocuğuma üçbin kuruş göndermiş. Arkamdan da, yedi bin kuruş dahâ göndererek, hepimizi sevindirdiler. Bütün müslimânlar gibi, biz de, her nemâzda o mubârek pâdişâha düâ eyledik. Abdülmecîd hân “rahmetullahi aleyh”[1] hazretlerinin ihsânlarını ve kerâmetlerini anlatmakla şereflenmek için, şu kıt’ayı her yerde okur oldum:

Şehinşâh-ı mu’azzam hazret-i Abdülmecîd hâna,
Nasıl arz-ı hâl eylesem diye düşdümdü feryâda,
Kerâmeti çok, ihsânı bol, ol şâh-ı cihân ârâ,
Gönlümü anladı, bildi, bir fakîr gelmiş üftâde.
Kerâmetidir beni kaldırdı hâk-ı mezelletden,
Mu’azzez eyledi fakîri, rağmen çeşm-i hüssâde.

[1] Abdülmecîd hân 1277 [m. 1861] de vefât etdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.