Kalb denilen aşağı derecedeki latîfenin evliyâlığına kavuşmuş bir Velî, asla dahâ karîb [yakın] olunca, ahfâ latîfesinde bulunan, fekat o kadar yakın olmıyan Velîden dahâ üstün olur. Muhammed aleyhisselâmın evliyâlığına kavuşan Velî, geri dönmekden korunmuşdur. Ya’nî bulunduğu dereceyi kaybetmez. Öteki Velîler, korunmuş değildirler, tehlükededirler. Evliyâlık, yalnız kalbin ve rûhun fânî olması ile hâsıl olabilir. Fekat, bunların fânî olmaları için, öteki üç latîfenin de fânî olmaları lâzımdır. Evliyânın evliyâlığına (Vilâyet-i sugrâ) denir. Peygamberlerin evliyâlığına (Vilâyet-i kübrâ) denir. Vilâyet-i sugrânın sonu, enfüsdeki ve âfâkdaki ilerlemenin sonuna kadardır. Vilâyet-i sugrâda, vehmden ve hayâlden kurtuluş yokdur. Vilâyet-i kübrâda vehmden ve hayâlden kurtuluş vardır. Vilâyet-i sugrâ, beş latîfenin, arşın dışındaki asllarını geçdikden sonra başlayıp, bu aslların da aslları olan, Allahü teâlânın sıfatlarının zıllerini, görünüşlerini geçince, biter. Vilâyet-i sugrâ âfâkda ve enfüsde, ya’nî insanın dışındaki ve içindeki mahlûklarda olur. Ya’nî zıllerde, görünüşlerde olur. Bunda sona erenler, (Tecellî-yi berkî)ye, ya’nî şimşek gibi çakıp geçen tecellîlere kavuşurlar. Vilâyet-i kübrâ, bu tecellîlerin [görünüşlerin] aslında olur. Allahü teâlâya yakın olan ilerlemedir. Peygamberlerin evliyâlığı böyledir. Burada, tecellîler, dâimîdir. Vilâyet-i sugrâ,(cezbe) ile (sülûk)dür. Evliyâlık kemâlâtına kavuşmak, sülûk, ya’nî çalışarak ilerlemek, kalbin zikr etmesi ve murâkaba ve râbıta ile olur. Peygamberlik kemâlâtında ilerlemek ise, Kur’ân-ı kerîm okumakla ve nemâz kılmakla olur. Bundan sonra ilerlemek için hiçbir sebebin te’sîri yokdur. Ancak, Allahü teâlânın lutfü ve ihsânı ile olur. Ne kadar ilerlerse ilerlesin, islâmiyyetden dışarı çıkamaz. İslâmiyyete uymakda sarsıntı olursa, bütün vilâyet dereceleri yıkılır. Bundan da yukarı yükselmek, muhabbet ile, sevmek ile olur. Lutf ve ihsân başkadır. Aşk ve muhabbet başkadır. Peygamberlerin evliyâlığı bile Peygamberlik üstünlükleri yanında aşağıdadır. (Vilâyet-i Muhammediyye), bütün Peygamberlerin vilâyetlerini kendisinde toplamışdır. Peygamberlerden birinin vilâyetine kavuşmak, bu (Vilâyet-i hâssa)nın bir parçasına kavuşmakdır. Velînin inişi çok olunca, üstünlüğü de çok olur. Velînin bâtını, ya’nî kalbi ve rûhu ve öteki latîfeleri zâhirinden, ya’nî duygu organlarından ve aklından ayrılmışdır. Zâhirinin gâfil olması, bâtınına ulaşamaz. Hiçbir Velî, hiçbir Peygamberin “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” derecesine ulaşamaz. Bir Velî, bir bakımdan, bir Peygamberin üstünde olabilir. Fekat, her bakımdan, bu Peygamber, bu Velîden dahâ üstündür. Velî, küçük günâh işliyebilir. Fekat, hemen tevbe eder ve velîlik derecesinden atılmaz. Tesavvuf yolunda aranılan şey, fenânın ve bekânın, tecellîlerin ve zuhûrların, şühûd ve müşâhedenin, söz ve ma’nânın, ilm ve cehlin, ism ve sıfatın, vehm ve aklın ötesindedir.
- 152 -