384

Bunların ikisi de, vazîfelerini yapmak için çok çalışdı. Maksadlarına kavuşdular. Fıkh âlimleri de, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin nasslarından ahkâm çıkarmak için yaratıldı. Bu büyük âlimler “rahime-hümullahü teâlâ” de, bu ilmin son noktasına kadar yükseldi. Bizim gibi câhillerin işini kolaylaşdırdılar. Derin ilmleri ile ve Allahü teâlânın kendilerine vermiş olduğu takvâ yardımı ile, nassların birbirine uygunsuz görünen yerlerini birbirine uydurdular. Muhkem olanlarını, te’vîlli olanlarından ayırdılar. Sonra gelmiş olanlarını, önce gelmiş olanlarından, nâsih olanlarını mensûh olanlarından ayırdılar. İşte bunun için, bu ümmet-i merhûmenin hepsi, yeryüzünün her tarafında, bu büyükleri taklîd etmeğe sarıldılar. Bu imâmların izinde bulunmağı, islâm ahkâmının anahtarı bildiler. Bütün Âlimler, Fâdıllar, Sâlihler, Müttekîler, Velîler, Kutblar, Evtâd ve Allah yolunda olanların hepsi ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” âşıkları, kendilerini islâm ahkâmının bu önderlerine teslîm etdi. Hadîs âlimlerinin ve tefsîr mütehassıslarının ve fıkh bilgisinde müctehid olan yüce imâmların bilgilerinin biraraya toplanmasından (dîn-i islâm) meydâna geldi. Bizim gibi câhillerin ve şaşkınların bu din büyüklerine iktidâ etmemiz [uymamız, tâbi’ olmamız] vâcibdir. Kurtuluş yolu, ancak bu imâmların gösterdiği yoldur. Ancak bu yola uyanlar kurtulur. Nefslerine uyup, Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere kendi düşüncelerine göre ma’nâ verenlere uyanlar felâkete sürüklenir. En’âm sûresinin doksanıncı âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, onlara doğru yolu gösterdi. Onların yoluna iktidâ et!) buyuruldu. Kendilerine hidâyet verilenler, mezhebsizler değil, mezheb sâhibi olan yüce imâmlardır “rahime-hümullahü teâlâ”.

Süâl: Kendilerine itâ’at etmemiz emr olunan Ülül-emr, müctehid olan imâmlar olduğuna inandım. (Ehl-i zikr) denilen âlimler de bunlardır. Bunları taklîd etmemiz de vâcibdir. Bunların belli birini mi, yoksa hepsini mi taklîd etmek lâzım olduğu nerden anlaşılmakdadır? Bir işin dört imâmdan “rahime-hümullahü teâlâ” herhangi birine uygun olması kâfî olur mu?

Cevâb: İki veyâ üç yâhud dört imâmı birlikde taklîd etmek mümkin değildir. Çünki, dört imâmın ictihâdlarının birbirlerine uymadığı çok iş vardır. Bir işi yapmağa biri vâcib, diğeri ise harâm demişdir. Meselâ, deriden kan çıkınca, İmâm-ı a’zam, abdest bozulur dedi. İmâm-ı Şâfi’î bozulmaz dedi. Erkeğin derisi, kadının derisine değince, imâm-ı Şâfi’î, ikisinin de abdesti bozulur dedi. İmâm-ı a’zam ise, ikisinin de bozulmaz dedi. İmâm-ı Mâlik ile imâm-ı Ahmed bin Hanbel arasında da böyle ihtilâflar vardır. Böyle ihtilâflı olan işlerde, meselâ İmâm-ı a’zama uysa, diğerlerine uymamış olur.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.