Bu hadîs-i şerîf, yukarıda bildirilenlere uygun olmuyor denilemez. Ya’nî, mubârek rûhunun cesed-i şerîfinden ayrıldığını, selâm verilince geri verildiğini gösteriyor denilemez. Böyle söyliyenlere karşı, âlimler çeşidli cevâblar vermişdir. İmâm-ı Süyûtî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, bu cevâblardan onyedisini bildiriyor. Bu cevâbların en güzeli, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, cemâl-i ilâhîyi görmeğe dalmışdır. Bedendeki duyguları unutmuşdur. Bir müslimân selâm verince, mubârek rûhu, bu dalgınlıkdan ayrılıp, beden duygularını alır. Dünyâda, böyle olanlar da az değildir. Bir dünyâ işi veyâ âhıret işi, aşırı düşünülürken, insan yanında konuşulanı duymaz. Cemâl-i ilâhîye dalan kimse, bir sesi işitebilir mi?
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” uykuda ve uyanık iken görülebilir mi? Görülebilirse, görünen, kendisi midir, benzeri midir? Âlimlerimiz, buna çeşidli cevâb verdiler. Kabrde diri olduğunu, sözbirliği ile bildirdikden sonra, kendisinin görüldüğünü çoğunlukla beyân buyurmuşlardır. Böyle olduğu, hadîs-i şerîflerden de anlaşılmakdadır. Bir hadîs-i şerîfde,(Beni rü’yâda gören uyanık iken görmüş gibidir) buyuruldu. Bunun için, imâm-ı Nevevî hazretleri, Onu rü’yâda görmek, tâm kendisini görmekdir dedi. Nitekim, Abdürraüf Münâvînin,[1] (Künûz-üd-dekâık) kitâbında yazdığı ve Buhârîde ve Müslimde bulunduğunu bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Beni rü’yâda gören doğru görmüşdür. Çünki şeytân, benim şeklime giremez) buyuruldu. Rü’yâda benzeri görülmüş olsaydı, doğru olarak görülmüş olmazdı. İbrâhîm Lakânî, (Cevheret-üt-tevhîd) kitâbında diyor ki, hadîs âlimleri, Resûlullahın uyanık iken de, rü’yada da görülebileceğini, sözbirliği ile bildirmişlerdir. Görülen, kendisi midir, benzeri midir, bunda ayrılmışlardır. Çokları, kendisidir dedi. İmâm-ı Gazâlî ve Ahmed Karâfî ve birkaç âlim ise, benzeridir dedi. Kendisi görülür diyenler çoğunlukdadır. İçlerinde otuzdan çok hadîs imâmı, büyük âlimler vardır. Herbirinin senedlerini, vesîkalarını, ayrı bir kitâbda bildirdim. [Ekmelüddîn Muhammed Bâbertî 786 [m. 1384] da, Şernblâlî Hasen 1069 [m. 1658] da Mısrda, Abdüllah ibni Ebî Cemre 675 [m. 1276] de ve Muhammed ibnülhâc Fâsî 737 [m. 1337] de ve İbrâhîm Lakânî 1041 [m. 1632] de ve Ahmed Şihâbüddîn Karâfî 684 [m. 1285] de vefât etmişlerdir “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”.]
İkinci kısm: Ölülerin işitmelerine ve görmelerine gelince, şehîdlerin, kabrlerinde diri oldukları, Kur’ân-ı kerîmde açıkça bildirilmişdir.
—
[1] Münâvî 1031 [m. 1621] de Kahirede vefât etdi.