384

İnsanların yapamıyacağı birşeyi, benden başkasının gücü yetmiyeceği bir şeyi, niçin benden istemedin demedi. Çünki, Süleymân aleyhisselâm, Allahü teâlânın Peygamberi idi. Bu sözün, bu dileğin, sebeblere yapışmak olduğunu ve sebeblere yapışmanın Onun dînine uygun olduğunu biliyordu. Allahü teâlâ, sebeblere yapışmağı emr etmekdedir. Resûlullahdan ve şehîdlerden ve sâlih kullardan birşey istemek de, bunun gibidir. Allahü teâlânın onlara ihsân etmiş olduğu kerâmetlerden fâidelenmekdedir. Onlar sebebdir, vâsıtadır, vesîledir. Yaratan ve yapan yalnız Allahü teâlâdır. Velîlerin kerâmeti, Peygamberlerin “salevâtullahi aleyhim ecma’în” üstünlüklerinden, mu’cizelerindendir. Velîler, Peygamberlere uydukları için, onların vâsıtaları ile kerâmetlere kavuşmakdadırlar.

Allahü teâlânın sevdiği kullarına ve herşeyden önce Peygamberlerin efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tevessül etmenin, onlardan şefâ’at istemenin câiz olduğunu gösteren âyet-i kerîmelerden birisi de, Bekara sûresinin seksendokuzuncu âyet-i kerîmesidir. Hadîs âlimleri, sözbirliği ile bildiriyorlar ki, bu âyet-i kerîme, Hayber yehûdîleri için gelmişdir. Câhiliyye zemânında, ya’nî Resûlullahdan önce, bu yehûdîler, (Esed) ve (Gatfân) kabîleleri ile harb ediyorlardı. Harb ederken, (Yâ Rabbî! Âhır zemânda göndereceğin Peygamber hakkı için, bize yardım et!) diyerek yalvarıyorlardı. Âhır zemân Peygamberini vesîle ederek, zafer kazanıyorlardı. Fekat, Resûlullah gelip, islâmiyyeti bildirince, kıskandılar, inâd etdiler, inanmadılar. İbn-ül-Kayyım-ı Cevziyye (Bedâyi’-ul-Ferâid) kitâbında diyor ki, yehûdîler, câhiliyye zemânında komşuları olan arablarla harb ederlerdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” dünyâya gelmeden önce, onun mubârek vücûdu ile Allahü teâlâdan yardım isterlerdi. Allahü teâlâ, onlara yardım eder, gâlib gelirlerdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, dünyâya gelip, islâmiyyeti yaymağa başlayınca, inanmadılar, kâfir oldular. Dünyâya gelmeden önce inanmamış olsalardı, onun sebebi ile yardım istemezlerdi. (Beydâvî)tefsîrinin ba’zı açıklamalarında, Sa’deddîn-i Teftâzânîden şöyle nakl olunuyor ki, Resûlullahın mubârek ismini söyliyerek yardım istiyorlardı. Mubârek ismini, şefâ’atcı ediniyorlardı. Sâlih ve zâhid âlimlerden Takıyyuddîn Husnî, (Mevlid-ün-nebî) kitâbında diyor ki, bir müslimân, Resûlullahın iyi huylarını, yumuşaklığını, afvını ve sabrını öğrenince, Onun Allahü teâlâ yanındaki kıymetini, üstünlüğünü anlayıp, her işinde Onu vesîle eder. Çünki O, şefâ’atcıdır. Allahü teâlâ, Onun şefâ’atini red etmez. Allahü teâlânın sevgilisidir. Onu vesîle kılarak, Onu şefâ’atcı ederek istenilenleri, Allahü teâlâ verir. Allahü teâlâ, bunu Kur’ân-ı kerîmde bildiriyor ve Evliyâsına ilhâm ediyor.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.