Allâme Abdürrahmân Ebû Şâme,[1] (El-Bâ’is) kitâbında diyor ki, (Rebî, imâm-ı Şâfi’îden haber verdi ki, (Bid’at iki kısmdır. Bir kısmı, Kitâba, sünnete, esere [ya’nî, Eshâb-ı kirâmın sözlerine] veyâ icmâ’a uymaz. Bunlar, dalâlet, sapıklıkdır. Bid’atin ikinci kısmı, bu dört delîle uygun olan hayrlı şeylerdir. Hiçbir âlim bunların kötü olduğunu bildirmedi. Ömer “radıyallahü anh”, Ramezân gecelerinde, câmi’lerde, cemâ’at ile terâvîh nemâzı kılmağa, (çok güzel bid’at) dedi. Böyle bid’atlere (Bid’at-i hasene) denir. Bid’at-i haseneyi işlemenin câiz ve müstehab olduğu, sözbirliği ile bildirildi ve bunları Allah rızâsı için yapana sevâb verilir denildi. İslâm ahkâmına uygun olan bütün yenilikler böyledir. Câmi’lere minber, yolculara hân, talebeye mekteb, medrese gibi, islâm ahkâmına uygun olan iyi şeyler, bid’at-i hasenedir. Bunlar, Eshâb-ı kirâm ve Tâbi’în-i ızâm zemânlarında yokdu. Sonradan meydâna çıkdı. Fekat, Allahü teâlânın emrlerini yapmak için yardımcı olduklarından, bid’at-i hasene denildi). Bu bid’at-i hasenelerden biri, Mûsul civârındaki Erbil şehrinde, her sene yapılan Mevlid cem’ıyyetleridir. Mevlid-i Nebî “sallallahü aleyhi ve sellem” gecelerinde, sadakalar verilir. Zînetler ve sevinçler gösterilir. Fakîrlere ihsânlar yapılır. Böylece, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” olan muhabbet ve ta’zîm i’lân olunur. Bu cem’ıyyeti Mûsulda ilk olarak, büyük âlim, sâlihlerden Ömer bin Melâ yapdı. Erbil sultânı [Ebû Sa’îd el-Muzaffer Kükbûrî], buna tâbi’ oldu. [Ebû Sa’îd, Salâhuddîn-i Eyyûbînin “rahime-hümullahü teâlâ” eniştesi idi. 630 [m. 1232] senesinde, hıristiyanların (Haçlı orduları) denilen saldırılarına karşı yapılan Akka kal’ası cihâdında şehîd oldu.] Şâfi’î âlimlerinden allâme Sadr-üd-dîn Ömer diyor ki, (Mevlid cem’ıyyeti yapmak, câizdir. Mekrûh değildir. Niyyete göre sevâb verilir). [Niyyet, bozuk olursa, hiç sevâb verilmez.] Hâfız diyor ki, Mevlid cem’ıyyeti yapmak, bid’atdir. [Ya’nî, sonradan meydâna çıkmış olan bir ibâdetdir.] Fekat, iyi, fâideli şeyler yapıldığı için, fenâ şeyler bulunmadığı için bid’at-i hasenedir.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Medîne şehrine gelince, yehûdîlerin, Muharrem ayının onuncu gününde oruc tutduklarını gördü. Sebebini sordu. Bugün, Allahü teâlâ, Fir’avnı boğdu. Mûsâ aleyhisselâmı kurtardı. Bunun için, sevincimizden oruc tutarak Allaha şükr ediyoruz dediler. (Mûsâ aleyhisselâm kurtulduğu için, ben dahâ çok sevinirim)buyurarak, oruc tutdu.
—
[1] Ebû Şâme 665 [m. 1266] da vefât etdi.