Halâllere harâm demeyiniz! Allahü teâlâ, halâl etdiği şeylere harâm diyenleri sevmez!)buyuruldu. [Abdülvehhâb oğlu Muhammed, halâl olan şeylere, hattâ ibâdetlere harâm diyor. Hattâ, şirk diyor. Bu âyet-i kerîme, Allahü teâlânın bunu sevmediğini bildiriyor. Bir mü’min günâh işleyince, günâhın cezâsından, azâbından kurtulmak için, Allahü teâlâ yol gösterdi. Tevbe ile, keffâret vermekle afv edeceğini bildirdi. Vehhâbî kitâbı, devr ile iskât yapılmasına saldırırken, bunlar, kötü kimselerin günâh işlemesine yol açan, uydurma şeylerdir diyor. Günâhların tevbe ve keffâret ile afv edilmeleri karşısında acabâ ne diyecek? Bunlar, kötü kimselerin günâh işlemelerine yol açıyor diyerek, Allahü teâlânın gösterdiği kolaylığa ve merhamete de dil uzatacak mı?]
Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, emr etdiği şeyleri yapmanızı sevdiği gibi, izn verdiği şeyleri yapmanızı da sever) buyuruldu. Zarûret olduğu zemân, harâm işlemeğe ve farzı terk etmeğe (ruhsat), izn verilmişdir. Ya’nî azâb yapılmaz. Zarûret zemânında da, dînin emrlerini yapmağa (azîmet) denir. Ba’zan, azîmet olanı yapmak dahâ iyidir. Meselâ, ölüm ile korkutulan kimsenin, îmânını gizlememesi böyledir. Öldürülürse, şehîd olur. Ba’zan ruhsat olanı yapmak, dahâ iyi olur. Yolcunun oruc tutmaması böyledir. Yolcu, orucu tutarak hastalanır, ölürse günâha girer.
Ahkâm-ı islâmiyyeye uymakdan kurtulmak için, mezheblerin ruhsatlarını, kolaylıklarını araşdırıp, bunlara göre iş yapmak câiz değildir. Böyle araşdırmağa (Telfîk) denir. İhtiyâc olunca, başka mezhebe geçmek veyâ birkaç şeyi başka mezhebe göre yapmak câizdir. Farzı yapmamak veyâ harâmı yapmak için hîle yapmak harâmdır. Buna, (Hîle-i bâtıla) denir. Birşey, farz veyâ harâm olmadan önce, farz veyâ harâm olmasını önlemek câizdir. Buna(Hîle-i şer’ıyye) denir.
Abdüllah Mûsulî,[1] (Muhtâr) kitâbının şerhi olan (İhtiyâr) kitâbında diyor ki, (Farzları yapamıyacak kadar za’îfleten riyâzet, ya’nî az yimek câiz değildir. Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödiyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Bu niyyet ile çalışan kimse, borcunu ödiyemeden ölürse, azâb çekmez. Hadîs-i şerîfde, (Her erkeğin çalışıp [nafakasını] kazanması farzdır) buyuruldu. Bundan fazlası için çalışmamak câizdir.
—
[1] Mûsulî 683 [m. 1285] de vefât etdi.