Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Bir zemân gelecek, kâfirler için gelmiş olan âyet-i kerîmeleri, müslimânları kötülemek için vesîka olarak kullanacaklardır) buyurdu. Başka bir hadîs-i şerîfde, (En çok korkduğum şey, âyet-i kerîmeleri Allahü teâlânın dilemediği yerlerde kullanacak kimselerin ortaya çıkmasıdır) buyurdu. Bu hadîs-i şerîflerin ikisini de Abdüllah bin Ömer “radıyallahü anhümâ” bildirdi. Bu iki hadîs-i şerîf, mezhebsizlerin, zındıkların türiyeceklerini ve kâfirleri bildiren âyet-i kerîmelerin müslimânlar için geldiğini söyliyeceklerini, Kur’ân-ı kerîme iftirâ edeceklerini bildirmekdedir.
Mü’minler, Allahü teâlânın sevdiğine inandıkları kimselerin mezârlarını ziyârete gidiyorlar. Allahü teâlânın sevdiği kullarını vâsıta, vesîle ederek, Allaha yalvarıyorlar. Peygamberimiz ve Eshâb-ı kirâm da böyle yaparlardı. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Yâ Rabbî! İstediklerini vermiş olduğun kullarının hakkı için, hurmeti için senden istiyorum)düâsını okurdu. Bu düâyı Eshâbına öğretir ve okumalarını emr ederdi. Mü’minler de, böyle düâ etmekdedir.
Hazret-i Alînin vâlidesi olan (Fâtıma binti Esed) “radıyallahü anhümâ” vefât edince, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” kabre koydu ve (Yâ Rabbî! Bana annelik yapan Fâtıma binti Esedi afv eyle! Peygamberinin ve benden önce gelmiş olan Peygamberlerinin hakkı için, ona rahmetini bol eyle!) diye düâ eyledi. Gözlerinin açılması için düâ istiyen birisine, iki rek’at nemâz kılmasını, sonra (Yâ Rabbî! Kullarına merhamet ederek göndermiş olduğun Peygamberin Muhammed aleyhisselâmın hurmeti için, Onu vesîle ederek, senden istiyorum. Sana yalvarıyorum. Ey sevgili Peygamber, Muhammed “aleyhisselâm”! Seni vesîle ederek, düâmı kabûl edip, dileğimi ihsân etmesi için Rabbime yalvarıyorum. Yâ Rabbî! Düâmın kabûl olması için, o yüce Peygamberi bana şefâ’atcı eyle!) düâsını okumasını emr buyurmuşdur.
Âdem “aleyhisselâm”, yasak edilen ağacdan yiyerek, (Seylan) ya’nî Serendib adasına indirilince, (Yâ Rabbî! Oğlum Muhammed aleyhisselâm hurmetine beni afv et!) düâsını yapdı. Allahü teâlâ da, (Ey Âdem! Muhammed aleyhisselâmı vesîle ederek, yerdekiler ve gökdekiler için şefâ’at isteseydin, şefâ’atini kabûl ederdim) buyurdu.
Hazret-i Ömer, hazret-i Abbâsı “radıyallahü anhümâ” berâber götürüp, onu vesîle ederek, yağmur düâsı yapmış, düâsı kabûl olmuşdur.