Îsâ aleyhisselâmın semâya urûcundan sonra, üçyüz sene içerisinde putperestler ve yehûdîler, def’alarca nasrânîlere umûmî katliâmlar yapdılar. Ellerinde bulunan kitâbları ve risâleleri, yırtarak ve yakarak yok etdiler. Emrleri altında bulunan Îsevîlere, her geçen gün hakâretlerini artdırarak zulm etdiler. Hıristiyanların ortaya koydukları bu delîle göre, ya’nî hıristiyanların sayısının çok olmasına göre, hıristiyanlığın bâtıl, putperestliğin ise hak, doğru olması îcâb ederdi.
Protestanların, hıristiyanlık islâmiyyetden üstündür diyerek, ortaya atdıkları bir diğer delîl ise,“Hıristiyanların fen ve teknikde müslimânlardan dahâ ileride olması”dır.
Bu mes’elenin de, dikkatlice incelenmesi lâzımdır. Çünki, Avrupanın ilmde, teknikde ve sanâyı’de ilerlemeğe başlaması, son üçyüz seneden beri olmuşdur. 900 [m. 1494] senesine gelinceye kadar, Avrupalılar vahşet, cehâlet, pislik içerisinde olup, nasıl bir hayât yaşadıkları gâyet açık bilinmekdedir. Hıristiyanlar bu hâlde iken o asrlarda Asya, Irak, Hicâz, Mısr ve Endülüs [İspanya]de yaşayan müslimânlar, o zemâna göre ilm, teknik ve sanâyı’de zirveye ulaşmışlardı. Hattâ, bugün Avrupada mer’iyyetde olan medenî kanûnların kaynakları, Endülüs ve Mısr kütübhânelerindeki islâm âlimlerinin kitâblarıdır. Papalık yapmış ikinci Sylvestrenin dahî, Endülüs üniversitelerinde müslimân profesörlerden ilm tahsîl etdiği târîhlerde yazılıdır. Avrupalıların kullanmakda oldukları romen rakamları da, bütün fen ilmlerinin esâsı olan matematik işlemlerini yapmağa müsâid değildi. Müslimân mekteblerinde okurken, arabî rakamlar ile bu işlerin kolay yapıldığını öğrenince, bu rakamları kendileri de, kullanmağa başladılar. Bu hâl, fende ilerleme sebeblerinden biri oldu. Bütün bunlar bilinince, dînin ilm ve fennin ilerlemesine ne gibi te’sîrleri olduğu anlaşılır ki, bundan hıristiyanlardan önce müslimânlar istifâde ederler. Çünki, bugün ellerdeki dört İncîlin hiç birisinde devletler hukûku, san’at, ticâret, zirâ’at gibi medeniyyet vâsıtalarını emr eden bir cümle dahî yokdur. Hattâ, şiddet ile men’ edilmişdir. Buna mukâbil İslâmiyyet, ilm, san’at, ticâret, zirâ’at ve adâleti emr etmişdir. Bütün islâm devletleri, bu esâslarla idâre olunduğundan, medeniyyet ancak islâm memleketlerinde olduğu gibi, dünyânın en ma’mur beldeleri de islâm memleketleri olmuşdur. [Hıristiyanlar, islâm memleketlerindeki bu zenginliğe kavuşmak istemiş, bunun için dalgalar hâlinde, haçlı seferleri tertîb etmişlerdir. Haçlı seferlerinin asl gâyesi hıristiyanlığı yaymakla berâber, islâm memleketlerinin zenginliğini yağma etmek idi.] Fekat, asrımızda müslimânların ve hıristiyanların hâlleri, dinlerinin emrinin tersine bir şeklde zuhûr etmişdir.