İblîs, (Zâlim sultânlar, kibrli zenginler, hâin tüccârlar, içki içenler, kötü yerlerde tegannî eden, şarkı söyleyenler, fuhş yapanlar, yetîm malı yiyenler, nemâza ehemmiyyet vermiyen ve geç kılanlar, tûl-u emel [uzun dünyâ arzûlarına sâhib olanlar], hemen gazablanıp, gazabını yenemiyen kimseler benim dostum, sevdiğim kimselerdir) cevâbını verdi.
[Şeytân ile alâkalı [ilgili] çok hadîs-i şerîfler vardır. Arzû edenler, hadîs-i şerîf kitâblarına mürâce’at etsinler.]
33 — Matta İncîlinin onsekizinci bâbında, Îsâ aleyhisselâm, şâkirdlerini kibrlenmekden men’ eder ve tevâzu’ sâhibi olmalarını emr eder.
[Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde ve Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hadîs-i şerîflerinde kibrli olmanın zararlarını ve tevâzu’un kıymetini bildirmişlerdir.]
İsrâ sûresinin otuzyedinci ve otuzsekizinci âyetlerinde meâlen: (Yeryüzünde salınarak kibr ve azamet ile [kendini beğenerek] yürüme! Çünki sen Arzı yaramazsın ve uzunluk gösterip dağlarla berâber olamazsın. Bunların hepsi Rabbin indinde mekrûhdur, çirkindir) buyurulmuşdur. [Nisâ sûresinin yüzyetmişikinci âyetinde meâlen: (Kim Allahü teâlâya ibâdet etmekden çekinir ve kibrlenirse, Allahü teâlâ, onların hepsini[cezâlandırmak için] kıyâmetde cem’ ve haşr eder) buyurulmuşdur. A’râf sûresinin kırksekizinci âyetinde meâlen: (A’râf ehli, kâfirlerin reîslerini sîmâlarından tanırlar ve[mallarınızın, yardımcılarınızın] çokluğu ve kibriniz sizi Allahü teâlânın azâbından men’ etmedi derler) buyurulmuşdur.]
Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” efendimiz buyuruyor ki, (Kalbinde zerre kadar kibr bulunan kimse Cennete girmez) ve (Allahü teâlâ buyuruyor ki, Kibriyâ, üstünlük ve azamet bana mahsûsdur. Bu ikisinde bana ortak olanı Cehenneme atarım, hiç acımam)ve (Kıyâmet günü, dünyâdaki kibr sâhibleri küçük karınca gibi zelîl ve hakîr olarak kabrden çıkarılacakdır. Karınca gibi, fekat insan şeklinde olacaklardır. Herkes bunları hakîr göreceklerdir. Cehennemin en derin ve azâbı en şiddetli olan, Bolis çukuruna sokulacakdır.)
Diğer bir hadîs-i şerîfde, (Önceki ümmetlerde, kibr sâhibi birisi, eteklerini yerde sürüyerek yürürdü. Gayret-i ilâhiyyeye dokunarak, yer bunu yutdu) buyurulmuşdur.
[Tevâzu’, kibrin aksidir. Tevâzu’ kendini başkaları ile bir görmekdir. Başkalarından dahâ üstün ve dahâ aşağı görmemekdir.