369

Allahü teâlânın emr etdiği farz ve vâcib olan ibâdetleri yapmamak, büyük günâhdır.

Tevbe iki kısmdır:

Birincisi: Allahü teâlânın hakkına tecâvüz eden günâhlara tevbedir. Farzları ve vâcibleri terk etmek ve Allahü teâlânın harâm kıldığı şeyleri yapmak bu günâhlardandır. Meselâ, nemâz kılmamak, zekât vermemek böyledir. Bu günâhları yapan mü’minler, tevbe-i nasûh ile tevbe etdikleri zemân, Allahü teâlâ afv eder. Tahrîm sûresinin sekizinci âyetinde meâlen: (Ey îmân edenler, günâhlarınızdan Allahü teâlâya tevbe-i nasûh ile tevbe ediniz) buyurulmuşdur. Ya’nî pişmân olup istiğfâr ederek, ölünceye kadar bir dahâ hiç günâh işlememek üzere, tevbe edinizdir. Bekara sûresinin ikiyüzyirmiikinci âyetinde meâlen: (Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever) buyurulmuşdur. Kur’ân-ı kerîmdeki, bunlar gibi müjdelerden ve (Günâhından tevbe eden, hiç günâh işlememiş kimse gibidir) hadîs-i şerîfindeki müjdeden anlaşılıyor ki, günâh işleyip de tevbe edenler, Allahü teâlânın afvına kavuşacaklardır.

İkincisi: Kul hakları da bulunan günâhlara tevbedir. Mal gasb etmek, zulm etmek ve gıybet etmek gibi. Böyle günâh işleyen kimseler, [hak sâhibinin hakkını ödemeyip, onun ile halâllaşmamış iseler], kıyâmet günü mahkeme-i kübrâda hak sâhibi râzı olmadıkca, afv-ı ilâhîye kavuşamayıp, cezâ göreceklerdir. Ancak, mü’min oldukları için, günâhları kadar azâb olunup, sonra Cennete gideceklerdir. Yâhud, merhametlilerin en merhametlisi olan Allahü teâlâ, hak sâhiblerine, râzı oluncaya kadar ni’metler ihsân buyurup, onları râzı edecekdir. Hak sâhibinin rızâları ile afv olunacaklardır.

Yukarıda bildirilenlerden anlaşılıyor ki, bu i’tirâzcı papazın zan ve iftirâ etdiği gibi, müslimânların günâhlarının afv edilmesi bunların sâdece kelime-i tevhîd, kelime-i şehâdet söylemelerine ve ibâdet yapmalarına bağlı değildir. İslâmiyyet, Allahü teâlânın, bir misli, benzeri, ortağı ve vekîli olamıyacağını açıkca bildirmişdir. Âhiretde de, günâhkârlara şefâ’at, ancak Allahü teâlânın izni ve irâdesi ile olacakdır. Müslimânlar, Kur’ân-ı kerîmde beyân olunan müjde âyetlerine, îmân ile, (beyn-el-havfi ver-recâ) ya’nî korku ve ümmîd arasında, Allahü teâlânın sonsuz ihsânlarını beklerler. Fekat hıristiyanlar, hangi günâh olursa olsun; hemen papazın, (afv etdim) demesi ile afv olunup, Allahın melekûtuna, ya’nî Cennete kavuşacaklarını zan ederler. Şimdi bu iki i’tikâddan hangisinin, ulûhiyyetin şânına uygun ve ubûdiyyetin ya’nî kulluğun edeblerine muvâfık olduğu, insâf ile düşünülmelidir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.