(Gadâ-ül-mülâhazât) kitâbının yüzkırkbeşinci sahîfesinde, (Kur’ân-ı kerîm, Mesîhin kurtarıcılık sıfatından bahs etmiyerek, onu bir Peygamber derecesine indirmekdedir. İnsanları, büyük günâhın esâretinden kurtarmış olan bu insanın, semâvî Babasının arzûsunu yerine getirmek için, diğer insanlar uğruna canını fedâ eden bir zât olduğunu ve kurtarıcılığını inkâr etmekdedir. Siyer âlimlerinin beyân etdiklerine göre, kendi canını korumaları ve emrlerini yerine getirmeleri için, başkalarının fedâ olunmasına râzı olan bir zâtın, ya’nî Muhammed aleyhisselâmın, hakîkî ve en son kurtarıcı olduğunu bildirmişdir) diyerek, Kur’ân-ı kerîme dil uzatmakdadır.
CEVÂB: İnsanların, Âdem aleyhisselâmdan beri günâh ile doğup, bu günâhın esâreti altında olduğu hıristiyanların sonradan uydurdukları bir sözdür. İncîllerde böyle bir ibâre yokdur. Bu işin halli için kafa yormak abesdir.
İslâmiyyet, insanların zâhirlerine [amel ve ibâdetlerine] yol gösterdiği gibi, kalblerinin ve rûhlarının temizlenmesi yolunu da göstermişdir. Şu’arâ sûresinin seksensekizinci ve seksendokuzuncu âyetlerinde meâlen: (Kıyâmet gününde, ne mal, ne evlâd fâide vermez. Ancak [kötülüklerden temizlenmiş] kalb-i selîm ile Allahü teâlâya gelen müstesnâdır[Ancak o kurtulur]) buyurulmuşdur. Bu âyet-i kerîme ve kalb temizliğini, iyilik yapmağı ve güzel ahlâkı öven ve teşvîk eden, yüzlerce hadîs-i şerîf ve Muhammed aleyhisselâmın hâlleri ve fi’lleri ve düşmanlarına bile yapdığı iyilikler meydândadır. Bunlar bilinince, bu kitâbı yazan papazın yalanı ve cehâleti hemen anlaşılır. Îsâ aleyhisselâmın, semâvî babasının arzûsunu yerine getirmek için, cânını fedâ etmediği de, yine İncîllerin beyânları ile yukarıda anlatılmışdı. Ya’nî, çarmıha gerilmeden önce, canı sıkılarak yere kapandığı ve (Ey Baba, bu kâse benden geçsin) dediği İncîllerde yazılıdır. [Markosun ondördüncü bâbında ve Lukanın yirmiikinci bâbında bu hâdisenin teferruâtı vardır. Lukanın yirmiikinci bâbının kırkdördüncü âyetinde, (Îsâ şiddetli ızdırabda olarak, ziyâde harâret ile düâ etdi. Teri toprağın üzerine düşen büyük kan damlaları gibi idi) demekdedir. Bunların hepsi hıristiyanların i’tikâdlarına göredir. İslâm i’tikâdına göre, Îsâ aleyhisselâm ne çarmıha gerildi, ne de öldürüldü. Çarmıha gerilen, onu ele veren münâfık (Esharyûtî Yehûdâ) idi. Yehûdîler, onu Îsâ aleyhisselâm zan ederek, çarmıha gerdiler. Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâmı üçüncü kat semâya yükseltdi. Bugünkü İncîllerde bile müjdelenen ve hıristiyanların (paraklit) dedikleri, türkçeye terceme ederken (tesellîci) diye terceme etdikleri, yegâne tesellîci olan Muhammed aleyhisselâma ümmet olmak için, çok düâ etdi.