Îsâ aleyhisselâmın kat’î emri ortada iken, ne olduğu herkesce ma’lûm olan bu yehûdînin sözü, hangi sebeb ile, Îsâ aleyhisselâmın kat’î emri üzerine tercîh edildiğini ve sünnet olmanın niçin terk olduğunu bu i’tirâzcı papaza soruyoruz? Müslimânların hitân (sünnet olmak) sünnetine riâyetleri, Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” İbrâhîm aleyhisselâmın bu sünnetine ve Allahü teâlânın Tevrâtdaki bu emrine uymağı emr etdiği içindir. Müslimânların bu işleri, Allahü teâlânın ilâhî irâdesine uymakdan ibâretdir. Fekat, hıristiyanların sünnet olmağı terk etmeleri, Îsâ aleyhisselâmın emrini ve Tevrâtın hükmünü bırakıp, münâfık ve zâlim Pavlosun sözlerine tâbi’ olmalarındandır.
[Pavlos Galatyalılara yazdığı mektûbun ikinci bâbının yedinci ve sekizinci âyetlerinde, (Fekat bil’aks Petrusa sünnet olmayı emr eden İncîl olduğu gibi, bana da sünnetsizlik İncîlinin emânet olunduğunu gördüler. Çünki sünnetlilik risâleti için Petrusda âmil olan Tanrı, bende de [sünnetsizlik risâleti olarak] yehûdîlerden başka milletler için âmil oldu) demekdedir. Îsâ aleyhisselâmın yanından ayrılmayan, onun en yakın havârîsi olan Petrus, sünnet olmağı emr ediyor ve bunu yapıyor. Ömründe Îsâ aleyhisselâmı hiç görmemiş ve onaltı sene, Îsâ aleyhisselâma îmân eden nasrânîlere kan ağlatmış bir yehûdî çıkıyor, bir yalan uyduruyor ve (Bana sünnetsizlik İncîli verildi. Yehûdîlerden başka milletler sünnet olmasın) diyor. Bu da, hıristiyanlık dîninin emri olarak tatbîk ediliyor. Her hangi bir kimse çıkar da, (Bana böyle bildirildi, böyle ilhâm olundu) der, bu sözü bir dinde huccet olursa, böyle bir dînin ilâhî bir din olacağına, aklı başında olan bir kimse inanmaz.]
Hıristiyanların, islâm dînine karşı yapdıkları i’tirâzlardan biri de, Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerin arabî olmasıdır. Bu papaz, (Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfler arab lisânı üzerine olup, bir diğer lisâna tercemelerine çalışılmadığından, arabcayı bilmeyen müslimânlar, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını anlamakdan mahrûm olmakdadırlar. Düâlar ve zikrler hep arabcadır. Müslimânlar, ne dediklerini bilmeden ibâdet ve düâ etmekdedir. Diğer milletlerden islâm dînini kabûl edenler, Kur’ân-ı kerîmin hakîkatlerine vâkıf olmak isteyince, arabcayı öğrenmek gibi bir müşkille karşılaşmakdadırlar.