● İmâm-ı Rabbânîye, mürşidine kavuşdukdan birgün sonra, şu’ursuzluk; iki gün sonra fenâ hâsıl oldu. 1/290. [Mektûbât Tercemesi: 447.]
● İmâm-ı Rabbânî, Muhammed Bâkîye intisâbında, iki ay zarfında, esâs huzûr meydâna gelip, kemâle geldi. [Tecellîler, nûrlar, hâller, keyfiyyetler diye anlatılmak istenilen kazançlar, hocasının kalbindeki deryânın damlaları olarak önüne saçıldı.] 1/266. [Mektûbât Tercemesi: 350.]
● İmâm-ı Rabbânîye, ilmler ve ma’rifetler nisân yağmuru gibi yağıp, acâib ve garâib sırlara muttali’ kıldılar. Bu gizli sırlara isti’dâtları kadarıyle mahrem olan evlâd-ı kirâmıdır. 1/148. [Mektûbât Tercemesi: 186.]
● İmâm-ı Rabbânî, Resûlullahın rûhâniyyetleri için, çeşidli yiyecek pişirilerek, meclis kurulmasını emr ederdi. 3/106.
● İmâm-ı Rabbânî, vilâyet-i kübrâya ulaşmış ve kemâlât-ı nübüvvetle şereflenmişdir. 1/260. [Mektûbât Tercemesi: 326.]
● İmâm-ı Rabbânînin, Nakşibendiyyede (21), Kâdiriyyede (25), Çeştiyyede (27) vâsıtası vardır. 3/87
● İmâm-ı Rabbânîye, sülûk esnâsında hâsıl olan keyfiyyetler. 1/260 [Mektûbât Tercemesi: 326.]
● İmâm-ı Rabbânî buyuruyor ki, bu fakîr pür taksîr, kendi zevk ve vicdânıyle anlar ki; sağdaki melek, yirmi yılda bir iyilik bulup, ameller sahîfesine yazdığı ma’lûm değildir. 1/222 [Mektûbât Tercemesi: 274.]
● İmâm-ı Rabbânînin (Merâtib-i vahdet-i vücûdun tahkîki) risâlesi vardır. 1/31.[Mektûbât Tercemesi: 52.]
● İmâm-ı Rabbânî (Şerh-i Rubâ’ıyyâtı) şerh ederek, Muhyiddîn-i Arabînin sözlerini te’vîl buyurmuşlardır. [İslâmiyyete uygun ma’nâlar vermişlerdir.] 1/266. [Mektûbât Tercemesi: 350.]
● İmâm-ı Rabbânînin yüce pederleri buyurmuşdur ki, yetmiş iki bozuk fırkanın meydâna çıkması, tesavvuf yolunu bitirmeyen kimseler sebebi ile olmuşdur.