● (Tergîbüs-salât ve teysir-ül ahkâm) fârisî fıkh kitâbıdır. Ahkâm-ı islâmiyyeyi ondan öğreneler. 3/17 [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Terk-i dünyâ bu zemânda çok zordur. Hükmen terk etmek de, büyük ni’metdir. Bu da, yimekde, içmekde ve giyinmekde ve meskende islâmiyyetin hudûduna riâyetle [islâmiyyetden dışarı taşmamakla] olur. 1/72 [Mektûbât Tercemesi: 110.]
● Terk-i hükmîyi de başaramıyan kimse, münâfık sayılır. Îmânım var demesi âhıretde ona fâide vermez. (Sûret-i îmân âhıretde fâideli olmaz). 1/72 [Mektûbât Tercemesi: 110.]
● Terk-i dünyâ iki nev’dir: Biri mubâhları zarûret mikdârı kullanmak. Bu kısm, terk-i dünyânın en iyisidir. İkincisi, harâmlardan ve şübhelilerden sakınarak, mubâhlar ile ni’metlenmekdir ki, bu zemânda makbûldür. 1/163 [Mektûbât Tercemesi: 200.]
● “Tesbîh, tehlîl ve tahmîd ile Cennetde ağaç dikiniz.” Hadîs-i şerîf. 3/100
● Tesbîh, tevbenin anahtarı, belki tevbenin özü ve hülâsasıdır. 1/308 [Mektûbât Tercemesi: 493.]
● Tasnîfatdan ziyâde [Lüzûmsuz kitâblar yazmakdan ziyâde] dahâ mühim işler vardır. Onun ile meşgûl olmak, en münâsib ve en evlâdır. 1/184. [Mektûbât Tercemesi: 222.]
● Tasdîkden murâd, yakîn ve kalbin iz’ânıdır. İlme şâmil olan [içine alan] umumî ma’nâ değildir. 3/91
● Tasdîk bir hükmdür ki, iz’ândan ibâretdir. İnanmak ile ta’bîr olunur. 3/91
● Te’âmül ve âdât [öteden beri gelen örf ve âdetler] islâmî delîl olamaz. 2/54
● Te’ayyün-i hubbî, mümkin olan hakîkatlerin nihâyetidir. Ve mümkinâtın hakîkatlerinden bir hakîkat onun üstünde değildir. 3/122
● Te’ayyünler temâmen mahlûkdur ve hâdisdir. 3/122