● Derd-i dünyâdan [dünyâ derdinden] ve bedene gelen sıkıntılardan dolayı, kalbler sıkılmaya ki, bu hâller temâmen geçicidir. Ve bu zorluğun altında [karşılığında] kolaylık vardır. 1/150 [Mektûbât Tercemesi: 187.]
● Derd-i dünyâ [dünyâ derdi] hatâlara keffâretdir. Yalvarma ve sığınma ile Cenâb-ı kudsîden afv taleb eylemelidir. 2/75.
● Derd ve belâdan halâs için, günâhlarına istigfâr için lâbüddür. 2/99, 5/80, 4/119.[Se’âdet-i Ebediyye: 515.]
● Derd ve belâ, günâhların çok afv edildiğini gösterir. Günâhların çok olduğunu göstermez. 2/99 [Se’âdet-i Ebediyye: 515.]
● Düâ kazâyı red eder [engeller] ki, Lâ yerüddül kazâ il-led-düâ [Kazâ, ancak düâ ile geri çevrilir,] Hadîs-i şerîfdir. 3/47 [Se’âdet-i Ebediyye: 400.]
● Düâ ile me’mûruz. Hak sübhânehu ve teâlâya düâ ve iltica, tadarru’ [boyun bükerek yalvarmak] ve zârî [ağlamak] hoş gelir. 3/15
● Düâları ve istigfârı abdestli okumak müstehabdır. [Se’âdet-i Ebediyye: 64.]
● Da’vet-i sâliha [sâlih kimsenin da’vetine] îcâbet lâzımdır, sünnetdir. 1/265[Mektûbât Tercemesi: 349.]
● Delîl, medlûlden ezhârdır. [Delîl, delîl getirilmiş şeyden açıkdır]. Hak sübhânehudan dahâ açık birşey yokdur. 1/247. [Mektûbât Tercemesi: 305.]
● Defâtir-i a’mâl [amel defterlerinin] uçarak, sağdan ve soldan verilmesi hakdır. 3/17[Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Defn olmıyan mevtâ dahî, kabr hayâtı ile, azâb ve elemi his ederler. Fekat, hareket ve titreme olmaz. 3/36 [Se’âdet-i Ebediyye: 481.]
● Dünyâ [harâmlar] semm-i kâtil [öldürücü zehr] ve helâk edici bir hastalık ve büyük bir belâ ve bulaşıcı bir hastalıkdır. 1/171 [Mektûbât Tercemesi: 211.]
● Dünyâ [islâmiyyete uymıyan şeyler] vefâsızdır. Vefâlı olmasına imkân yokdur. Cümleyi Hak teâlâ irâdesinin zuhûru bileler. 2/64