● İbâdet, insânın kırılması ve alçalmasıdır. 1/64. [Mektûbât Tercemesi: 101.]
● İbâdetden maksad, yakîne kavuşmak [ele geçirmek] dir. 1/97. [Mektûbât Tercemesi: 145.]
● Abbâs radıyallahü anhın fazîleti. 2/36. [Eshâb-ı Kirâm: 222.]
● “Abbâs bendendir, ben Abbâsdanım.” Hadîs-i şerîf. 2/36. [Eshâb-ı Kirâm: 222.]
● Abdülkâdir Geylânî, vilâyet-i Muhammediyyeyi son noktasına ulaşdırmışdır. 1/293.[Mektûbât Tercemesi: 465.]
● Abdülkâdir Geylânînin yükselmesi, ekserî Evliyâdan yüksek olduğundan, kerâmeti fazladır. 1/216. [Mektûbât Tercemesi: 259.]
● Abdülkâdir Geylânî hutbede, Hızır aleyhisselâma, “Ey isrâil oğlu, gel, Muhammed aleyhisselâmın kelâmını dinle” buyurdu. 2/55. [Kıyâmet ve Âhıret: 182.]
● Abdülkâdir Geylânînin kendini medh sözü, sekr sözüdür. 3/118.
● Abdülkâdir Geylânî oniki imâmdan sonra, vilâyet yolunun merkezine getirildi. 3/124.
● Abdüllah ibni Mübârek, harâmdan bir altını sâhibine geri vermek, yüz altın sadakadan efdaldir, buyurdu. 2/66. [Se’âdet-i Ebediyye: 97.]
● Abdüllah ibni Mubârek buyurdu ki, Mu’âviyenin “radıyallahü anh” atının burnuna giren toz, Ömer bin Abdül’azîzden efdaldir. 1/207. [Mektûbât Tercemesi: 244.]
● Abdürrahmân bin Avf, Cennete sahâbîlerin fakîrlerinden beşyüz sene sonra girecekdir. 1/283. [Mektûbât Tercemesi: 413.]
● Abd [kul], fi’lini diledikden sonra, Hak teâlâ, onu yaratır. 3/17. [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Abd-i makbûl [makbûl kul], Allahü teâlânın rızâsına râzı olandır. Kendi rızâsına tâbi’ olan, kendine kuldur. 2/88. [Se’âdet-i Ebediyye: 1035.]