Bunun için, Hak teâlâyı taleb edenler, bu dünyâda, devâmlı ciğerleri yanar ve gözleri yaş dolar. Ve her vaktde kederli, yanıp, erimekde kararsızdırlar [devâmlı, yanıp, erirler]. 4/164.
● Dünyâ işlerine zarûret kadar çalışıp, diğer vaktleri kalbi toparlamağa sarf eylemek gerekdir. 5/128.
● Dünyâdaki müşâhedeler [kalb gözü ile görülen şeyler] ile tesellî olmak, susuz kimsenin serâbı su zan etmesi gibidir. 6/202.
● Dünyâdaki bütün şühûdlar [görünen şeyler], zıllerin şâibesinden uzak değildir. Zîrâ aslın [zılsiz] zuhûr etmesine dünyânın yapısı müsâid değildir. Zîrâ aslın zuhûr edeceği yer âhıretdir. 6/130.
● Dünyâdaki zuhûrlara, ister tecellî-i sıfat, ister tecellî-i zât desinler, zıllerdir. 6/203
● Dostlardan insanlık îcâbı vâki’ olan ve muhabbete ters düşen bir iş zuhûr ederse, afv edip, onların güzel işlerine bakıla. 5/123
● Dostlardan son nefes selâmeti için düâ umulur. 6/226
● Dil de, baş gibi, devâmlı kötü ahlâka yer ve kaynakdır. 6/67
● Dîn-i mübînde kat’î ve tevâtür ile sâbit olan bilgilere tam i’tikâd edip, müteşâbihatı zâhirinden sarf eylemek [müteşâbihatı zâhir üzere almamak, te’vil etmek] veyâ onun ilmini Hak sübhânehuya havâle eylemek gerekdir. Üzerinde ittifak [icmâ’] olan i’tikâdda şübhe eylemeyeler. 6/16 [Kıyâmet ve Âhıret: 104, Cevâb Veremedi: 358.]
● Dinden nasîbi olmıyan kimse, kurb [yakınlık] ve ma’rifetden [tanımakdan] nasıl hisse alabilir. 6/55 [Hak Sözün Vesîkaları: 348.]
● Dinde Ebû Hanîfenin “radıyallahü anh” ve eshâbının kavlleri mu’teberdir. Ehl-i târîhin kelâmları mu’teber değildir. 5/36 [Hak Sözün Vesîkaları: 336.]