Ya’nî nefsin yorgunluğunu, kalbin meşgûliyyetini ve ağır hesâbı nefsin râhatlığına, kalbin sâkin olmasına ve hesâbın hafîf olması üzerine tercîh eyledin. Bedenin şeklini süsleyip ve cânî nefsi doyurarak himâye eyledin. Allahü teâlâyı unutdun. Ve kalbini fânî lezzetleri düşünmekle doldurdun. Âhıretin ehemmiyyeti [maksadı] sana hâsıl olmadı. Akllı olan kimse, dünyâdaki âcil olarak ele geçenlere, nasıl olur da ihtimâm ve ehemmiyyet üzere olup, âhiret işlerini geriye bırakır. Bilmez mi ki, dünyâ işlerinde tedbîr, tedbîriterkdir. Âhıret işlerinde tedbir, çalışmak ve kusûru terkdir. Duymadın mı ki, istenilen şey, dünyevî ihtiyâcları istemeği temâmen terk ile, yaratılış maksadı olan işe çok gayret etmekdir. Şu hâlde, yazıklar ve esefler olsun şol kimselere ki, dünyâ ile mutmain olup, onda sevinç ile gururlanırlar. Ve kıyâmet gününün şiddetini ve kabrin yalnızlığını unutarak, gücünü bâtıla sarf edip, Allahın kitâbından yüz çevirerek uzak olup, boş şeylere, oyun ve eğlenceye çok gayret gösterir ve beyt-i ma’mûra rağbet göstermezler.” İnsan bilmez mi, şol vakti ki, kabrlerdeki mevtâ dirile. Ve sudurda [göğüsde] olan hayr ve şer temyiz ve ibrâz ola. [Ortaya çıka]. Rabbi teâlâ onların gizli ve âşikâr hâllerine âlimdir [bilir]. Yevm-i kıyâmetde ona göre her kimseye cezâsını verir. Âdiyât sûresi (son âyetler). 4/207.
● “Şeytâna seb’ eylemeyin [söğmeyiniz]. Şerrinden isti’âze edin [şerrinden Allahü teâlâya sığınınız].” Hadîs-i şerîf. 5/36. [Se’âdet-i Ebediyye: 512.]
● Şî’îler, üç halîfeye ve Mu’âviyeye “radıyallahü teâlâ anhüm” ve diğer sahâbîlere söğerler. Ve birkaç kimseden gayri, bütün sahâbî sonradan mürted oldular, dediler. Ehl-i sünnet vel cemâ’at ise, hiçbir sahâbîye kötü söylemez, kötü bilmez. 5/36.[Se’âdet-i Ebediyye: 512.]
– S –
● “Sâ’imin [oruclunun] ağzında, açlık sebebi ile hâsıl olan koku, Allahü teâlâ indinde, miskden dahâ güzel kokudur.” Hadîs-i şerîf. 5/11. [İslâm Ahlâkı: 564.]