● Sâlik fânî olduğunu biliyorsa, ona fenâ derler. Bu ilm dahî yok olup, yokluğu ortaya çıkarsa, fenânın fenâsı derler. 6/73.
● Fenâ ve Bekâ; Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” muktebes olunmuş [alınmış olup], fekat, bu ta’bîrleri Ebû Sa’îd-i Harrâz va’d etmişdir [koymuşdur]. 5/59.[Hak Sözün Vesîkaları: 339.]
● Bir fenâ ki, yokluk dahî, varlık gibi ondan ayrılıp, asla katıla. Zâtın tecellîsindendir. 6/30.
● Cihâd için, “Allah yolunda bir sâ’at beklemek, Hacer-i esved yanında Kadr Gecesi nemâz kılarak ihyâ etmekden hayrlıdır.” Hadîs-i şerîf. 4/64.
– K –
● Kabrin ni’metlerine ve azâblarına îmân eyledik. Ve nasıl olduğunu düşünmeyiz ki, onu bilmekle vazîfeli değiliz. 4/182. [Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● Kabr, âhıret hayâtının evvelidir. Âhırete âid işlerin başlangıcı kabrdendir. 4/24.
● Kabrde, Cum’a gecelerinde ve günlerinde ve Ramedân ayında, kâfirlerden azâb kaldırılır. 6/207.
● “Kabrden maymûn ve hınzır [domuz] sûretinde kalkacaklar, günâhlara müdâhene edip, mâni’ olmağa güçleri yeter iken, mâni’ olmıyanlardır.” Hadîs-i şerîf. 4/29.[Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Kabrde rûhun alâkası ve bağlanması vardır. Beden his eder. Lâkin bu bağlanması hareket olacak kadar değildir. 6/217.
● Kabr, Cennet bağçelerinden bir bağçedir, hadîsinin îzâhı. 4/70.
● Kabz [sıkıntı] zuhûr ederse, üzülmiyeler ki, sâliklere sülûk esnâsında zuhûr eder ve terakkîlerine sebeb olur. Kabz [sıkıntı] ve bastın [açılma] ikisi de ahvâle, hâllere dâhildir.