Sâdece başında ve elinin içinde kemik vardı. Dilinden başka hiçbir yeri hareket etmezdi. Hurma ağacından ve yaprağından ona bir taht yapmışlardı. Vücûdunu ayaklarından boğazına kadar sarmışlardı. Kaftan sarar gibi sarıp, yapdıkları tahtın üzerine koymuşlardı. Bir yere götürmek istedikleri zemân o tahtla taşırlardı. Onu bir gün Mekkeye götürdüler. Kureyş kabîlesinin ileri gelenlerinden dört kişi onu görmek için yanına geldiler. Yanlarına hediyye aldılar ve hediyyelerini ve neseblerini gizlediler. Kendilerini başka bir kabîleden tanıtdılar. Kâhin onlara dedi ki: Siz bahs etdiğiniz kabîleden değil, Kureyş kabîlesindensiniz. Bunun üzerine gizledikleri hediyyeleri de çıkarıp, kâhinin önüne koydular. Sonra kâhine gelecek hâllerden sordular. Kâhin Satîh pekçok şeyler anlatdı. Sonunda (Mekkede Abd-i Menâf oğullarından bir yiğit gelecek. İnsanları doğru yola da’vet edecek, putları kıracak. Allahü teâlânın bir olduğunu ve yalnız Ona tapılacağını bildirecek. O Peygamberin halîfeleri olacak) dedi ve her birinin vasflarını da ayrı ayrı söyledi. Dahâ sonra gelecek olan meliklerden haber verdi. Bunların tafsilâtı, kitâblarda yazılmışdır.
• Yemen meliklerinden biri korkulu bir rü’yâ görmüşdü. Kâhinleri ve müneccimleri toplayıp, rü’yâsını ta’bîr etmelerini istedi. Onlar da rü’yânı anlat, ta’bîr edelim dediler. Melik rü’yâmı da siz söyleyin ve ta’bîr edin ki, o zemân ta’bîrinize tam inanırım, dedi. Biz bunu yapamayız. Bunu ancak kâhin Satîh ve kâhin Şık yapabilir, diyerek o zemânda kâhinler arasında meşhûr olan bu iki kâhinin yapabileceklerini söylediler. Melik o kâhinlere adam gönderip çağırtdı. Önce kâhin Satîh geldi. Melike sen rü’yânda kül veyâ kömür gördün ve insanlar ondan yiyordu, diyerek rü’yâsını söyledi. Sonra ta’bîri şöyledir diyerek şunları anlatdı: Habeşliler sana gâlib gelecekler. Melik; bu ne zemân olur deyince, altmış veyâ yetmiş sene sonra olur, dedi. Melik; bu memleket, Habeşlilerin elinde devâmlı kalır mı deyince, hâyır, Zilyezen kılıçları onları oradan sürer diye cevâb verdi. Melik bu mülk Zilyezen oğullarına kalır mı diye sorunca da, hâyır, bir Peygamber gönderilecek, o mülkü alacakdır, dedi.