Çocukları etrâfında uyuyorlardı. Memesi küçük oğlunun ağzında olduğu hâlde uyumuşlardı. Çocuğu geriye çekip kılıcını Asmânın göğsüne koyup bastırınca, kılıç arkasından çıkdı. Sabâh nemâzını Resûlullah ile “sallallahü aleyhi ve sellem” kıldı. Resûlullah ona bakıp: Ey Ümeyr! Mervânın kızını öldürdün mü buyurdu. Evet yâ Resûlallah, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek yüzünü Eshâb-ı kirâmdan tarafa çevirdi ve Allahü teâlânın ve Resûlünün gâibden yardımına çalışan bir kimse görmek isterseniz, Umeyr bin Adîye bakınız, buyurdu. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” gecesini ibâdetle geçiren bu âmâ mı dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”: “Âmâ deme, ki o görür” buyurdu.
• Da’sûr bin Hâris bin Muhârib, Benî Hâris ve Benî Sa’lebe kabîlesinden bir gurupla Medîne çevresini basmak için harekete geçmişdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” dörtyüz elli kişilik bir kuvvetle onlara karşı Medîneden hareket etdi. Benî Sa’lebe kabîlesinden bir kişi Resûlullahın huzûruna gelip müslimân oldu. Yâ Resûlallah! Onlar sizinle harbe cesâret edemezler, dedi. Resûlullah yerlerini öğrendi. Oraya vardıklarında, hepsi eşyâlarını dağlara saklayıp kaçmışlardı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Zâemr denilen yere doğru hareket edip, üç gün orada kaldı. Dördüncü gün bir ihtiyâc için Eshâbın arasından ayrılmışdı. Yağmur yağdı ve kaftânı ıslandı. Kurutmak için çıkarıp bir ağacın altına oturdu. Köylüler dağbaşından Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” yalnız bir hâlde görüp, Da’sûr bin Hârise haber verdiler. Kılıcını çekip yürüdü ve Resûlullahın yanına yaklaşıp, seni benim elimden kim kurtarabilir, dedi. Allahü teâlâ kurtarır buyurdu. O ânda Cebrâîl aleyhisselâm gelip, Da’sûrun göğsüne bir darbe vurarak yere yıkdı ve kılıcı elinden düşdü. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Da’sûrun kılıcını alıp, seni benim elimden kim kurtarır, dedi. Da’sûr, hiç kimse kurtaramaz deyip, kelime-i şehâdeti söyleyerek müslimân oldu. Savaş için artık aslâ asker toplamayacağına söz verdi.