450

• Bir zât şöyle anlatmışdır: Bir gün Muhammed Bâkırı “radıyallahü anh” ziyâret için evine gitdim. Başkalarının içeri girmesine izn verdiği hâlde, bana izn vermedi. Çok üzüldüm ve evime döndüm. O gece gözüme uyku girmedi. Düşünceye daldım. Kendi kendime kime gideyim, dedim. Eğer mürcie fırkasına gitsem, onların şöyle bozuk sözleri vardır. Kaderiyye fırkasına gitsem, onlar da şöyle şöyle yanlış düşünüyorlar. Zeydiyye fırkasına gitsem, onlar şöyle derler diye herbirinin bozuk ve sapık fikrlerini düşünüyordum. Ben bu düşüncelerde iken, sabâh ezânı okunmağa başladı. O sırada kapım çalındı. Dışarı çıkıp, gelen kimseye sen kimsin dedim. Ben Muhammed Bâkırın “radıyallahü anh” elçisiyim. Seni çağırıyor, dedi. Hemen elbisemi giyip gitdim. Muhammed Bâkırın “radıyallahü anh” huzûruna girince, bana ey falan kimse, Mürciyyeye, Kaderiyyeye, Zeydiyyeye ve Hârûniyyeye niçin dönüyorsun, bize dön buyurdu.

• Yine bir zât şöyle anlatmışdır: Mekke ile Medîne arasında idim. Birden bire uzakda bir karartı gördüm. Ba’zen görünüyor, ba’zen gözden kayboluyordu. Yaklaşınca bakdım ki, yedi, sekiz yaşlarında bir oğlan çocuğu idi. Bana selâm verdi. Selâmını aldım. Nereden geliyorsun, dedim. Allahü teâlâdan geliyorum, dedi. Nereye gidiyorsun, dedim. Allahü teâlâya gidiyorum, dedi. Yiyeceğin nedir, dedim. Takvâdır, dedi. Sen kimsin, dedim. Arablardan bir kimseyim, dedi. Biraz dahâ açıkla, dedim. Kureyşliyim, dedi. Biraz dahâ açıkla, dedim, Hâşimiyim, dedi. Dahâ açıkla, dedim. Hazret-i Alînin neslindenim dedi. Sonra şu ma’nâdaki şi’ri okudu:

Öyle bir bereket havuzu üzereyiz ki biz,
Ondan ziyâdesiyle rızklanır mes’ûd oluruz.
Enbiyânın kavuşduğuna, kavuşmadı kimse,
Hüsrânda kalmaz, bereketlendirdiğimiz kimse.

Dahâ sonra, ben Muhammed (Bâkır) bin Zeynel’âbidîn Alî bin Hüseyn bin Alî bin Ebî Tâlibim dedi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.