3– Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” bir hizmetçisini, hazret-i Ömeri “radıyallahü teâlâ anh” çağırması için gönderdi. Kaylûle vakti idi. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri uyumuşdu. O hizmetçi bağırdı. Uyanmadı. Kapıyı açıp, içeri girdi. Hazret-i Ömerin teninden bir mikdâr açılmışdı. O hizmetçi hemen dışarı çıkdı. Dedi ki, ey Allahım, Ömeri sen uyandır. Bir kerre dahâ bağırdı. Hazret-i Ömer uyandı. Hizmetçinin içeri girip, açılan yerini gördüğünü anladı. Üzüldü. Ne olaydı, sabâh vakti ve kaylûle vakti ve akşam vakti, bu üç vaktde, halk evlerinde uyurlar. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinden buyruk nâzil olsaydı da, birbirinin evine izn ile girselerdi. Hazret-i Ömerin “radıyallahü anh” sözüne muvâfık Allahü teâlâ bu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu. (Ey îmân edenler! Sizin mülk-i yemîninizde olan kız, erkek, köle ve hür çocuklarınızdan, bülûg çağına ermiyenler, üç vaktde yanınıza girerken, izn istesinler. Zîrâ sabâh nemâzından önce, öğle vaktinde ve yatsı nemâzından sonra örtünmeniz zor olur. [Elbiseler değişdirilir.]Bu üç vaktin dışında, birbirinizin yanına girmenizde size, hizmetçi ve çocuklarınıza günâh yokdur. Allah size hükm âyetlerini böylece bildiriyor. Allah sizin hâlinizi bilir. Ve islâmiyyetin hikmetini icrâ eder. Çocuklarınız bülûg çağına erişince, onlardan önce bâlig olanların izn istediği gibi her vaktde izn istesinler.) [Nûr sûresi 58.ci âyet-i kerîme meâli.]
Ömer “radıyallahü teâlâ anh” uyumuş idi. Hizmetçinin bağırması ile uyanmadı. Avret yerini gördü. Uyanmadı. Uyanınca üzüldü. Biz gâfiller, bu kadar âsî ve bîçâre [çâresiz] kullarız. Allahü teâlâ çağırıyor, uyanmıyoruz. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” çağırıyor, uyanmıyoruz. Melekler dâimâ günâhlarımızı görüyor. Uyanmıyoruz. Allahü teâlâ hazretleri hergün, gafletden uyansınlar diye, binlerce günâhımızı görür, örter. Nicelerini afv eder, yine korkmuyor, uyanmıyoruz.
Nükte: Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin gönlünün gamlanmasından dolayı bu üç vaktde, bütün çocukları, Allahü teâlâ anadan ve babadan geri tutmuşdur. Kıyâmet gününde âsîlerin gönlünün gamından dolayı, ayrılık ateşini gönüllerden uzak tutması acâib değildir.