Konmuşlar ve hepsi uyumuşlar. Korkdum ki, onların malları çalınır. Bana muvâfakat et, varalım, onları bekleyelim. İkisi, varıp, hıfz edip, beklediler. Sabâh vakti oldu. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” (Es-salât, es-salât), deyip, seslendi. Uyandılar. Emîr-ül mü’minîn dönüp, se’âdethânelerine geldi. Kervân halkından bir kimse, Emîr-ül mü’minînin, arkasından gitdi. Bu kimdir ki, bunları sabâha kadar bekledi. Onu başkalarından süâl etdi. Dediler, o emîr-ül mü’minîn Ömer hazretleridir. Yeryüzündeki insanların en iyisidir. O kişi de varıp, kervân halkına haber verdi ki, emîr-ül mü’minîn Ömer kendisi gelip, biz uyurken bizi beklemiş. Dediler, onun kâfirlere bu derece (mertebe) şefkat ve merhameti olduğuna göre, müslimânlara ne derecede merhametlidir. Biz anladık ki, onun dîni hak dindir. Hepsi kalkıp, Ömer “radıyallahü teâlâ anh”, huzûr-ı şerîflerine varıp, temâmı müslimân oldular.
Yetmişbirinci Menâkıb: Emîr-ül mü’minîn Ömer “radıyallahü teâlâ anh” Selmân-ı Fârisîyi “radıyallahü teâlâ anh” Fârîs vilâyetine vâlî ta’yîn etdi. Ebû Mûsel eş’arî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerini hâkim ta’yîn etdi. Herbirine beyt-ül mâldan iki dank ta’yîn buyurdu. [Bir dank, yarım gram gümüşdür.] Buyurdular ki, beyt-ül-mâldan bir mescid binâ ediniz. Selmân vardı. Emîrlik işleri ile uğraşmağa ve mescid binâ etmeğe başladı. Ebû Mûsel eş’arî başka bir yerde oturup, müslimânlar arasında hükm etmeğe başladı. Selmân kendi ücretinden iki dank aldı. Bir dankı ile Şâmî kilim aldı. Zîrâ illeti [hastalığı] vardı. Şâm yapısı o kilim hastalığa fâideli idi. Bir danka iki arpa ekmeği aldı. Yemekden sonra, kendi kilimini döşeyip, üzerinde bir mikdâr uyudu. Ebû Mûsel eş’arî, Emîr-ül mü’minîn katına mektûb yazdı. Yâ Emîr-el mü’minîn! Selmân, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” yaşayışını ve Eshâb-ı güzînin “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hâllerini bırakıp, çeşidli nefîs yemekler ile meşgûl olur ve yumuşak eşyâ üzerinde uyur. Müslimânların işleri ile meşgûl olmaz. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” o mektûbu okudu. Bir kimse gönderip, Selmânı azl etdi. Geri yanına çağırdı. Selmân Medîne-i münevvereye geldi. Ehâli karşılamaya çıkdı. Hazret-i Ömer de karşılamaya çıkdı. Selmân-ı Fârisî “radıyallahü teâlâ anh” hazret-i Ömeri “radıyallahü teâlâ anh” görüp, deveden indi.