Sözünü hâtununun dinlemedi,
Kim yaram var diye hiç eğilmedi.
Bindi, Peygamber katına geldi ol,
Bir alem [bayrak] de ona verdi Resûl.
Bin kişi de ona verdi ıyân,
Sağ yanımca gel dedi yâ Pehlivân.
Bir alem kaldırdı kim adı ikab,
Âl senindir yâ Alî dedi ikab.
Bin kişi koşdu ona da dilîr [yiğit],
Askerin ardınca gel der yâ Emîr.
Gece gündüz yürüdüler gitdiler,
Çün Kureyzâ kal’asına yetdiler.
Kâfire oldu haber, kim çok çeri,
Geldi, yetdi üşde islâm leşkeri [askeri].
Dört yakadan ili varın sürdüler,
Asker hep, kal’a içre girdiler.
Burcların üstüne oklar kurdular,
Kendiler kal’a içine girdiler.
Yetdi nâgah, erdi islâm leşkeri,
Önce Mikdâd emrindeki bin çeri.
Çünki kal’a yakınına yetdiler,
Görünce Mikdâdı onlar bildiler.
Askerini tanzîm edip, durdu la’în,
Arkasını kal’asına verdi hemîn.
Gördüler kim kopdu bir toz nâgehân,
Bin kişi ile Zübeyr geldi hemân.
Geldi pes koşum-koşum oldem çeri,
Fahr-i âlem Enbiyâlar Serveri.
Hoş düzenli, hem müzeyyen her biri,
Yahşî ulular, teçhizâtlı askeri.
Râvî der: Ehl-i islâm ol zemân,
Ki düzenli idi, bilgili bî gümân.