Tevrâtda Müşfik okudular. İncîlde Reşîd okudular. Zebûrda Sa’îd okudular. Kur’ân-ı kerîmde şehîd okudular. Kıyâmetde Sahî [cömerd] dediler. Cennetde Münfik [nafaka veren] dediler. Cehennemde Mutık [gücü yeten] dediler. Melekler Kânit [dindâr, itâ’atli] dediler. Allahü teâlâyı rü’yet vaktinde muhterem diyeceklerdir.
Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin ismine câhiliyye zemânında Haydar dediler. İslâmiyyet devrinde Ebül Hasen dediler. Gökde Alî dediler. Yeryüzünde Emîr-ül mü’minîn dediler. Tevrâtda Millî [din ile alâkalı] okudular. İncîlde Esedillah okudular. Zebûrda civânmerd okudular. Kur’ân-ı kerîmde Ehl-i beyt okudular. Cehennemde Kerrâr dediler. Melekler Hâzim-ül ahzâb dediler. Rü’yet zemânında Müeyyed diyeceklerdir.
Ondokuzuncu Menâkıb: Abdüllah bin Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” hazretleri ve Ebû Hüreyre “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri dediler ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin huzûr-ı şerîflerine vardık. Ebû Zer-i Gıfârî “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri huzûrlarında oturmuş idi. Buyurdular ki, (Yâ Ebâ Zer! Muhâcir ve Ensâra câmi’e gelin diye nidâ et!) O da nidâ eyledi [seslendi]. Mescidi doldurdular. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri minbere çıkdı. Belîg bir hutbe okudu. Sonra buyurdu ki, (Ey Muhâcirler ve Ensâr! Ben size bir hediyye vereyim mi? Cebrâîl aleyhisselâm, bana yedi kat göklerin üstünden hediyye getirdi.) Biz verin, yâ Resûlallah! dedik. Rıdâ-i şerîflerinin altından bir ayva çıkardı. Ebû Bekr-i Sıddîka verdi. Sonra Ömere verdi. Ondan sonra Osmâna verdi. Sonra da Alîye verdi “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”. O ayva fasîh lisân ile tesbîh, tahmîd ve tehlîl etmeğe başladı. Râvî [nakl eden] der ki, Muhâcir ve Ensâr işitip, konuşma ve güzel sesinden hayret etdiler. O ayva, benim sesimden ve konuşmamdan, siz hayret mi ediyorsunuz, dedi. Muhammed aleyhisselâmı hak Peygamber göndermiş olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri, hazret-i Âdem aleyhisselâmı yaratmadan seksen bin sene önce, yedinci gökde, seksen bin şehr yaratmışdır. Her şehrde seksen bin kasr, her kasrda seksen bin ev, her evde seksen bin bostân, her bostânda seksen bin ağaç, her ağaçda seksen bin dal, her dalda seksen bin yaprak, her yaprağın altında seksen bin ayva yaratmışdır.