Ma’nâsını bilerek ve istiyerek söyleyip, sonra söylediğini bilmemek, hâtırlamamakdır. Bu sözünü iki şâhid işitip, sonra söylerlerse, talâk vâkı’ olur. Hiç vaty veyâ halvet olunmamış zevce, bir kerre boşanınca, bâin olur. Zevcin buna hemen nısf mehr vermesi lâzım olur ve iddet beklemez. Boşandığı gün bile, başkası ile evlenebilir.
Fesh etmek ve eşlerden birinin mürted olması ile hâkimin ayırması, talâk değildir. Bunlar fesh olur. [İkinci kısm, onbeşinci maddeyi okuyunuz!].
Yaşlı, çirkin kadını boşamak mubâhdır. Ya’nî, günâh değildir. Zevcine veyâ başkalarına dili ile, hareketleri ile sıkıntı veren, herhangi bir farzı yapmıyan, meselâ farz nemâzları kılmıyan, fuhş şübhe olunan kadını boşamak müstehabdır. Farzı yapmıyan kadını boşamamak günâh değildir. Evlilik vazîfesini yapamıyan, meselâ sihr yapılmış, cimâ’dan âciz olan erkeğin zevcesi ayrılmak isterse, bunu boşaması vâcib olur. 567. ci sahîfeye bakınız! Zevceyi bid’at üzere boşamak harâmdır.
Hangi lisânda olursa olsun, yalnız boşamakda kullanılan sözlere, (Sarîh) açık söz denir. Zevcesine karşı, (Seni boşadım), (Sen bana harâmsın) gibi sarîh söz söyleyince veyâ yazınca, niyyet etmese bile, bir talâk olur. Birincisi ric’î, ikincisi bâin olur. Erkek, başka şehrde olan zevcesine, (Mektûbu alınca benden boş ol!) yazarsa, mektûbu okuyunca boş olur. İki, üç derse veyâ demeyip niyyet ederse, iki veyâ üç talâk olur. Hem boşamada, hem başka yerde kullanılan sözlere, (Kinâye) söz denir. Kinâye söyleyince, boşamağa niyyet etdi ise veyâ öfkeli ise bir bâin talâk ile boşamış olur. Talâk verirken, inşâallah eklerse, talâk olmaz. Niyyet etmekle, mehrini vermekle boş olmaz.
Boşamak, yalnız islâmiyyetin izn verdiği sebeblerle olur. Böyle sebeble boşamakda sünnet, vaty olunmuş zevceye hayzdan temizlendiği zemânda, vatydan önce, bir talâk vermekdir. Ya’nî, (Seni tatlîk etdim) veyâ (Seni boşadım) denir. Veyâ yazılır. Niyyet etmese, ma’nâsını bilmese de, söylediği sözün, talâk için kullanıldığını biliyorsa, bu açık söz ve yazı ile boşanır. Böyle boşayınca, bir (Ric’î talâk) olur. Ric’î talâkda nikâh büsbütün bozulmaz. Bu kadını, dört mezhebde de, iddet zemânı içinde, yeni bir nikâha lüzûm olmadan tekrâr alabilir. Tekrâr almak için, Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde, şâhide lüzûm olmadan, (Önceki nikâha rücû’ etdim), (Önceki nikâha döndüm) demesi yetişir. Yâhud, önceki nikâha dönmek niyyeti ile öpmesi veyâ vaty etmesi yâhud şehvetle elinden tutması da yetişir. Nikâh tâzelenmiş olur. İmâm-ı Şâfi’î ve Ahmed bin Hanbel “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” ise, iki şâhid yanında, (Önceki nikâha rücû’ etdim) demesi lâzımdır. Fekat, velînin bulunması ve izn vermesi lâzım değildir, dedi.
Hür olan zevcesine, ric’î veyâ bâin üç talâk verirse, ya’nî başka başka üç zemânda birer kerre boşarsa veyâ bir def’a, (Üç kerre boşadım) derse, eski nikâh büsbütün bozulur. Bu kadını tekrâr alabilmek için, hulle lâzım olur. Bir kadın her nev’, iddet zemânı içinde, hiç kimse ile evlenemez. (Hulle) demek, kadın başka erkekle nikâhlanıp, düğün olup, vaty olup, o erkek de boşayıp ve bundan sonra, tekrâr iddet zemânı geçmek demekdir. Ancak bundan sonra, birinci kocası ve ancak yeni bir nikâh ile tekrâr alabilir. Bu ise, bir erkek için zilletdir, aşağılıkdır. Allahü teâlâ, erkeklere boşamak hakkını verdi ise de, bu hakkı gelişi güzel kullanmamaları ve kadınlar, erkeklerin elinde oyuncak olmamaları için, erkeklere bu hulle zilletini yüklemişdir. Hulle korkusundan müslimân bir erkek, talâk lâfını ağzına bile alamaz. Âile arasında boşanmak lâfı, şakası olamaz.
İbni Âbidîn diyor ki, (Hulle lâzım olması için, dört mezhebde de, zevc ile zevce arasındaki nikâhın kendi mezhebine göre sahîh olması lâzımdır. Fâsid olan nikâhda, üç kerre boşayınca, dört mezhebde de, hulle lâzım olmaz. Meselâ, nikâh yapılırken, kızın velîsi bulunmayıp yalnız kız kabûl etmiş ise, yâhud nikâh kelimesi söylemeyip, meselâ hibe etdim denilmiş ise, yâhud iki şâhid fâsık iseler, ya’nî fâsık oldukları biliniyorsa, Şâfi’î mezhebi taklîd edilir. Şâfi’î mezhebine göre, bunların mevcûd nikâhları fâsid olduğu için, talâkları da sahîh olmaz.