Aynı atomların birbiri ile birleşmesinden meydâna gelen moleküllerden yapılan uçucu cismlere basît cism, birbirine benzemiyen atomların birleşmesinden de bileşik cism hâsıl olur. Meselâ, oksigen bir basît cism olup, gaz hâlindedir. Hidrogen gazı da, bir basît cismdir. Hidrogen atomları ile oksigen atomları birleşirse, su molekülleri meydâna gelir ki, Erdımızın dörtde üçü su ile örtülüdür. İnsan ve bitkilerin de dörtde üçü sudur. Su, serbest moleküllerden veyâ kolay kopan molekül zincirlerinden yapılmışdır. Ya’nî molekülleri birbirine çeken, bağlıyan kuvvet azdır. Bu kuvvetlere (Koheziyon) kuvvetleri denir. Böyle cismlere sıvı (Mâyı’) hâlindedir diyoruz. Soğukda, moleküller arasındaki koheziyon kuvvetleri artar. Moleküller, hareket edemeyip, grup hâlinde toplanarak, buz olur. Ya’nî katı (Sulb) hâl alır. Bileşik cismleri ikiye ayırıyoruz: Yapısında dâimâ karbon [ya’nî sâf kömür] ile hidrogen elemanları bulunanlara (Uzvî)[ya’nî organik] cism deriz. İçinde karbon ile hidrogen birlikde bulunmıyanlara (Ma’denî) [ya’nî anorganik] bileşikler deriz. Uzvî bileşiklerin hemen hepsi ve uzvî olmıyanlardan yalnız, sıcakda uçabilenler molekülden yapılmışdır. Çok sıcakda bile uçmayan anorganik bileşikler ise, molekülden yapılmamışdır. Bunlar iyon şebekesidir ve sulb ve billûr hâlindedir ve ısıtılınca parçalanır. İyon şebekesi, çok sayıda, artı ve eksi atomların, ya’nî iyonların dizisi demekdir.
Bugün yüzbinlerle uzvî cism tanıyoruz. Bunların molekülleri çok büyük olabilir. Meselâ, kanımızın kırmızı boyası olan molekül, 16.669 atomdan yapılmışdır. [m. 1936] yılında İstanbul Üniversitesinde ord. profesör F.Arnd yanında travay yapan Hüseyn Hilmi Işık “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Fenil-siyan-nitro-metan metil esteri) isminde bir sentez yaparak, bunun her molekülü içinde yirmibir aded atom bulunduğunu tesbît etmişdir.
HAYÂT NEDİR?: Bugün, bunun kat’î cevâbını veremiyoruz. Erdımızda hayâtın nasıl ve ne zemân başladığına Âdem oğlu akl erdiremiyor.
İlk canlı madde (Protoplazma): Protoplazma, plâstik ya’nî balçık çamuru hâlindedir. Dışardan bakıldıkda bulanıkdır. Yumurta sarısı ortasındaki esmer leke, civcivin protoplazmasıdır. Protoplazma, muhtelif makinalardan müteşekkil bir organizasyon ve bundan dolayı uzviyyet ismini verdiğimiz fe’âl, cânlı bir teşekküldür. Hayâlimizde, bir cep sâatini, binlerce def’a küçültelim: Bir mercimek, bir kum, bir toz ve nihâyet görünmez şeklde düşünelim. Nokta kadar tesavvur etdiğimiz ve işlemekde olan sâate, mikroskopla bakdığımızı düşünürsek, bunu tekrâr binlerce def’a büyütmüş ve hiçbir parçası ve fe’âliyyeti değişmemiş bir hâlde görürüz. İşte, protoplazmayı böyle, ya’nî fevk-al’âde küçük ve mükemmel tanzîm olunmuş bir makine olarak düşüneceğiz. Bu makinanın, bugüne kadar mikroskopla ancak büyük parçalarını tanıyoruz.
Protoplazmanın yarıdan ziyâdesi sudur. Ya’nî, cenâb-ı Hak, cânlıları sudan yaratmışdır. Bu su, sâf olmayıp, muhtelif tuzların bir eriyiğidir. Bu muhtelif tuzların muhtelif vazîfeleri vardır. Elektrik iletirler, osmotik basınc yaparak protoplazmayı gergin tutarlar. Eriyikdeki şeker yanarak, bu makinanın enerjisini te’mîn eder. Protoplazmanın demiri, teneffüse lâzım olan gazı içeri çeker. Kireç, protoplazmanın kanalizasyon teşkilâtını idâre eder… ve sâire…
HÜCEYRE (Cellule): Cânsız âlemde, tuz, elmas gibi birçok cismler, billûr hâlinde bulundukları gibi, protoplazma da, mu’ayyen vazîfelere göre gruplanmış mikroskopik parçalar hâlinde bulunur. Bu parçalara, hüceyre diyoruz. Hüceyre hayâtın ilk müstekıl parçasıdır. Cânlılar, hüceyrelerden yapılmışdır. Hüceyre hayâtından başka hayât göremiyoruz. Bir buğday filizi, hüceyre kulesi, küçük hayvanlar bir hüceyre serâyı, insan da, büyük bir hüceyre şehri demekdir. Bir hüceyrenin genişliği, ortalama (0,02 mm)dir. Bir kesme şeker içinde ikiyüzellimilyon hüceyre yaşayabilir. Bir insan vücûdünde ortalama otuztrilyon hüceyre vardır. Mısr ehrâmlarının biri yerine,