369

Hıristiyanların yapdığı zulmlerden burada, sâdece bir kısmını zikr etdik. İşte, şerî’at ve din terbiyesi görmüş, Îsâ aleyhisselâmın (bir yüzüne vurana diğer yüzünü çevir) sözüne îmân etdiklerini söyliyen hıristiyanların, zulm ve vahşetinden bir kısmı. Biz (Gadâ-ül-mülâhazât)kitâbının sâhibi olan papazın bu zulmleri, vahşetleri bilmiyecek kadar câhil olduğunu zan etmiyoruz. Müslimânların bu târîhî hâdiselerden haberleri yokdur zannı ile, iddiâsını kuvvetlendirmek için kendisini câhil gibi göstermekdedir.

Üçüncüsü: Eğer yalnız cismânî sebebler ya’nî kuvvet, zor ve sertlik, bir dînin yayılmasına kâfî olsaydı; bunca çarpışmalar, zulm ve katliâmlardan sonra, bütün dünyânın hıristiyan olması ve yeryüzünde yehûdîlerden hiçbir kimsenin kalmaması lâzım gelirdi.

Dördüncüsü: İslâmiyyetin emr etdiği cihâd-ı fîsebîlillah, kılıç zoru ile âlemi müslimân olmağa cebr etmek değildir. Cihâd, kelime-i tevhîdi bütün cihâna yaymak ve duyurmak, Allahü teâlânın hak dîninin, diğer dinler üzerine olan üstünlük ve fazîletini ortaya koymakdır. Bu cihâd, evvelâ teblîg ve nasîhat şeklinde yapılır. Ya’nî islâmiyyetin hak din olduğu, bütün se’âdetleri, adâleti, hürriyyeti ve insan haklarını emr etdiği bildirilir. Bunu kabûl eden gayr-ı müslimlere vatandaşlık hakkı verilir. Müslimânların mâlik oldukları bütün hürriyyetlere nâil olurlar. Bu da’veti kabûl etmeyip, inâd eden hükûmetlerle, zâlim diktatörlerle harb edilir. Harbde mağlûb oldukları zemân, evvelce yapılmış olan da’vet tekrâr edilir. Ya’nî islâmiyyeti kabûl etmeleri istenir. Kabûl ederlerse, onlar da aynen diğer müslimânlar gibi, hür olurlar. Kabûl etmezlerse cizye denilen vergiyi vermeleri teklîf edilir. Cizye vermeği kabûl edenlere(zimmî) denir. Bunlara dinlerini değişdirmeleri için herhangi bir zorlama yapılmaz. [İhtiyârlardan, hastalardan, kadınlardan, çocuklardan ve yoksullardan ve din adamlarından cizye alınmaz.] Kendi dinlerinin îcâblarını yapmaları için, onlara her dürlü müsâade verildiği gibi, malları, canları, ırzları, nâmûsları, müslimânların malı, canı, ırzı ve nâmûsu gibi, devletce muhâfaza edilir. Bütün hak ve hukûkda, müslimân ve müslimân olmıyan adâlet önünde müsâvî tutulur.

ÜÇÜNCÜ İDDİÂLARI: Papazların ortaya atdıkları üçüncü iddiâ: (Herhangi bir hâzırlığa lüzûm olmaksızın, şerî’at terbiyesi görmeksizin, Allahü teâlânın Peygamber göndermesi mümkin olduğu hâlde, böylesine efdal bir dîni Îsâ ve Mûsâ aleyhimesselâmın dinlerinden evvel göndermemesi, merhametlilerin en merhametlisi olan Allahü teâlânın adâletine uygun olmadığı)dır.

CEVÂB: Papazların bu iddiâlarına da çeşidli şekllerde cevâb verilir:

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.