Kuşlar, sabâh mi’deleri boş, aç gider. Akşam mi’deleri dolmuş, doymuş olarak döner)buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, Allahü teâlâya sığınırsa, Allahü teâlâ, onun her işine yetişir. Hiç ummadığı yerden, ona rızk verir. Her kim, dünyâya güvenirse, onu dünyâda bırakır) buyurdu.
İslâmiyyetde tevekkül, çalışmayıp her şeyi Allahü teâlâdan beklemek değildir. Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, herşeyi bir sebeb ile yaratmakdadır. Sebebleri O yaratdığı gibi, onların te’sîr ederek, işin meydâna gelmesini de, O yaratmakdadır. İslâmiyyet, herşeyin sebebini araşdırmamızı ve bu sebebe yapışmamızı emr etmekdedir. Her şeyin ma’lûm olan, meşhûr olan, sebebine yapışmamız ve bu sebebin te’sîrini halk etmesi için, Allahü teâlâya düâ etmemiz, yalvarmamız lâzımdır. Sebebe yapışmadan işin yapılmasını Allahdan beklemek, Allahü teâlâya karşı gelmek, Onun âdetini bozmağa kalkışmak olur. Tevekkülün ma’nâsı ve çeşidleri hakkında (Tam İlmihâl SE’ÂDET-İ EBEDİYYE) kitâbında geniş ma’lûmât vardır.]
22 — Matta İncîlinde, (Niçin kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de, kendi gözündeki merteği görmezsin) demekdedir. [Matta bâb yedi, âyet üç.]
Kur’ân-ı kerîmde Hucurât sûresinin onikinci âyetinde meâlen: (Ey îmân edenler, zannın çoğundan sakınınız. Çünki zannın ba’zısı günâhdır. [Müslimânların ayblarını]araşdırmayınız ve birbirinizi gıybet etmeyiniz [ya’nî, bir kimsenin arkasından, onu zem etmeyiniz]. Sizden biriniz ölü kardeşinizin etini yimeği sever mi? [Bu teklîf olunsa] ikrâh edersiniz [tiksinirsiniz]. Allahü teâlâdan korkunuz. Muhakkak ki, Allahü teâlâ tevbe edenlerin, tevbesini kabûl eder ve çok merhametlidir) buyurulmuşdur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” (Kim insanların ayblarını, kusûrlarını örterse, Allahü teâlâ da, onun ayblarını, kusûrlarını örter) buyurmuşdur. Başka bir hadîs-i şerîfde, (Kendi nefslerinizin ayblarını araşdırınız, başkalarının ayblarını araşdırmayınız) buyurmuşdur.
[Diğer bir hadîs-i şerîfde, (Gîbet zinâdan dahâ büyük günâhdır) buyurmuşdur. İslâmiyyetde gîbet şiddet ile yasak edilmişdir. Ateşin odunu yakıp yok etdiği gibi, gîbet de hasenâtı [iyilikleri] yok eder. Hadîs-i şerîfde, (Kıyâmet günü, bir kimsenin sevâb defteri açılır. Yâ Rabbî! Dünyâda iken şu ibâdetleri yapmışdım. Sahîfede bunlar yazılı değil, der. Onlar defterinden silindi, gîbet etdiklerinin defterlerine yazıldı denir) ve (Kıyâmet günü bir kimsenin hasenât defteri açılır. Yapmamış olduğu ibâdetleri orada görür. Bunlar, seni gîbet edenlerin sevâblarıdır, denir) buyuruldu. Gîbetden men’ eden ve gîbete mâni’ olmağı bildiren pek çok hadîs-i şerîfler vardır.