Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, (Din kardeşine, onun haberi olmadan yardım eden kimseye, Allahü teâlâ dünyâda ve âhiretde yardım eder) ve (Yanında, din kardeşi gîbet edilince, gücü yetdiği hâlde, ona yardım etmiyen kimsenin günâhı, dünyâda ve âhiretde kendisine yetişir) buyurdu.]
23 — Matta İncîlinde, (Dar kapıdan girin, zîrâ helâke götüren kapı geniş ve yol enlidir. Ve ondan girenler çokdur. Fekat hayâta götüren kapı dar ve yol ensizdir. Onu bulanlar ise azdır) denilmekdedir. [Matta bâb yedi, âyet onüç ve ondört.]
Kur’ân-ı kerîmde, Âl-i imrân sûresinin ondördüncü âyetinde meâlen: (Nefsin arzûlarına muhabbet, insanlara güzel gösterildi) buyurulmuşdur. Güzel olan şeye rağbet etmek tabîî olması hasebiyle bu geniş bir yoldur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” (Cennet nefsin istemediği şeylerle, Cehennem ise, nefsin arzûları, şehvetleri ile ihâta olundu)buyurmuşdur. Hâsılı, Cennet yolu dar ve meşakkatli, Cehennem yolu, geniş ve zînetlidir.
24 — Matta İncîlinde Îsâ aleyhisselâmın (Bana: Yâ Rab, yâ Rab diyen her adam göklerin melekûtuna giremez. Ancak göklerde olan babamın murâdını yapan girer. O gün çok kimseler bana: Yâ Rab, yâ Rab, biz senin ismin ile peygamberlik etmedik mi? Ve senin ismin ile cinleri çıkarmadık mı? Ve senin ismin ile çok mu’cizeler yapmadık mı? diyecekler. Ve o zemân ben onlara: Ben sizi hiç tanımadım, benim yanımdan gidin. Ey zulm ediciler! diyeceğim) dediği yazılıdır. [Matta bâb yedi, âyet yirmibir ve devâmı.]
Burada zikr edilen melekût protestan papazların anladığı gibi, kilise idâresi olmayıp, bil’aks kıyâmet günü görülecek (Mahkeme-i Kübrâ) ve o esnâda zuhûr edecek olan, Allahü teâlânın adâlet ve intikâmıdır. İncîlin bu âyetleri gibi Kur’ân-ı kerîmde pek çok âyet-i kerîmeler vardır. Bekara sûresinin ikiyüzellibeşinci âyetinde meâlen: (Göklerde ve yerde olanların hepsi, Allahü teâlânın mülküdür. Allahü teâlânın izni olmadıkca, mahşerde şefâ’at edip başkasını kim kurtarabilir?) buyurulmuşdur. [Zümer sûresinin kırkdördüncü âyeti, (Onlara söyle ki, Allahü teâlânın izni olmadan hiç kimse şefâ’at edemez) diye tefsîr olunmuşdur. Müddessir sûresinin kırksekizinci âyet-i kerîmesi, (Şefâ’at etmelerine izn verilenler kâfirlere şefâ’at ederlerse, şefâ’atleri onlara fâide vermez) demekdir.] Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, mubârek kızı seyyidet-ün-nisâ Fâtımaya “radıyallahü anhâ”, (Kıyâmet günü, Allahü teâlânın izni olmadıkca benden dahî sana bir fâide olmaz) buyurdu. [Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” kıyâmet günü şefâ’at-ı uzmânın sâhibidir. İnsanlar mahşer yerinde sıra ile Âdem, Nûh, İbrâhîm, Mûsâ ve en son Îsâya“aleyhimüsselâm” şefâ’at etmeleri için gelecekler.